MUHAMMED

Muhammed


BAYRAK

TC.Bayrak



Welcome, Guest
You have to register before you can post on our site.

Username
  

Password
  





Forum Statistics
Members:» Members: 27
Latest member:» Latest member: Fahriye
Forum threads:» Forum threads: 17,806
Forum posts:» Forum posts: 20,489

Full Statistics Full Statistics

DOWNLOADEN


“Downloaden Bölümümüzden BEDAVA Grafik Paketleri,E-Kitaplar ve Bedava Bilgisayar Programlarını Tek TIKLA BEDAVA indirebilirsiniz”
(Raşit Tunca)




AYET

“Yeryüzüne muhakkak benim iyi kullarım varis olacaktır”
ENBİYA Suresi 105


FELSEFEMiZ

“ iSLAM OKUMAK YAZMAK YADA ÇiZMEK DEĞiLDiR, Yahutta O Hadis şöyle, Bu Ayette böyle diyor Diye Papağanlıkda Değildir. islam Kuranı ve sünneti HAYATINA TATBiK edip, Onunla Yaşayabilmekdir”
(Karoglan Raşit Tunca Sözü)


Raşit Tunca Sözü

“Yüzme bilmek Denizden çıkmana fayda vermez, taaki yüzme biliyorsan, denizedee düştüysen, ellerini, kollarını, ayaklarını çırpacaksın, ve birde tutuncak dal bulacak, tutunup çıkacaksın. ilimde böyledir, bir ilmi bilmek fayda etmez, taaki, onu hayatında tatbik edesiye, Dinde böyledir, din bilmek imanını kurtarmaz, taaki, ne zaman, bildiğin öğrendiğin dinini hayatında tatbik edip, yaşadın, o zaman belki kurtulursun.”
(Karoglan Raşit Tunca Sözü)

GÜZEL SÖZ

“ Bazen Hata Yapıvermek, Doğruyu bulmanın ilk Basamağıdır.
(Başağaçlı Raşit Tunca Sözü)



Abdestin Fazileti

Peygamber\'imiz (S.A.S.) buyuruyor ki:

«? Kim güzelce abdesî alip iki rek\'at namaz kilarsa ve her ikisinde de içinde dünya ile ilgili bir endise tasimazsa, anasindan dogdugu gun gibi günâhlarindan siyrilir.»

Diger bir rivayete göre hadisin son kismi söyledir:

«? ...Ve her ikisinde de bir hata islemedigi takdirde geçmis günahlari afvedilir.»

Yine Peygamber\'imiz (S.A.S.) buyuruyor ki:

«? Allah (C.C)\'in günahlari bagislamasina ve dereceleri yükseltmesine yol açan ibâdetlerini sîze bildireyim mi? «Kötü islerin ardindan hemen abdest almak, câmilere dogru yürümek ve bir namazi kilinca diger vakti beklemek»´dir. Bunlar can kurtaran halatidir.»

(Peygamberimiz son cümleyi üc kere tekrarladi.)

Peygamber (S.A.V)\'imiz bir gün abdest azalarini birer kere yikayarak abdest aldi ve: «Su sekilde alinacak abdest, Allah (C.C)\'in namazi kabul etmesinin asgari sartidir» buyurdu. Sonra azalarini ikiser kere yikayarak abdest aldi ve: «Azalarmi ikiser sefer yikayarak abdest alana Allah (C.C) iki kat ecir verir» diye buyuurdu. Daha sonra azalarini üçer kere yikayarak abdest aldi ve «Abdestin bu sekli, benim ve benden önceki peygamberlerin ve dostum Halil Ibrahim\'in (A.S) abdest seklidir» buyurdu.

Peygamber\'imiz (S.A.S.) buyuruyor ki:

«? Abdest alirken Allah (C.C)\'in adini anan kimsenin Allah (C.C) bütün vücûdunu temizler. Fakat Allah (C.C)\'in adini zikretmeden abdest alan kimsenin sadece su dokunan âzalari temizlenir.»

Peygamber\'imiz (S.A.S.) buyuruyor ki:

«? Abdestli iken abdest alanin amel defterine on iyilik yazilir.»

Peygamber\'imiz (S.A.S.) buyuruyor ki:

«? Abdest üzerine abdest almak, nûr üzerine nurdur.»

Bütün bu hadisler, mü\'minleri abdest tazelemeye tesvik eder.

Peygamber\'imiz (S.A.S.) buyuruyor ki:

«? Müslüman kul, abdest alirken agzina su verince agzindaki günâhlar cikip kaybolur, burnuna su verince burnunun gânahlari çikip kaybolur, yüzünü yikayinca göz kapaklarinin kenarlarina kadar yüzünün bütün günahlari süzülüp gider.

Ellerini yikayinca tirnak altlarina kadar bütün ellerinin günâhlari sü­ülüp gider, basina su verince de kulak altlarina kadar basinin bütün günâhlari süzülüp çikar, ayaklarini yikayinca da tirnak aralarina kadar ayaklarinin bütün günâhlari süzülüp çikar. Bundan sonra camiye kadar yürüyüp namaz kilmasi kendi için fazladan bir sevap olur.»

Peygamber (S.A.S.)\'imizin:

«Abdestli oruçlu gibidir» buyurdugu rivayet edilir.

Peygamber\'imiz (S.A.S.) buyuruyor ki:

«? Kim güzelce abdest aldiktan sonra gözünü göge kaldirarak «eshedü ellâilâhe illallahu vahdehû lâserike lehû ve eshedü enne Muhammeden abdühû ve rasûlühû (Sehadet ederim ki, bir olan Allah (C.C)\'dan baska ilâh yoktur. O\'nun ortagi yoktur. Muhammed (S.A.S.) de O\'nun kulu ve rasûlüdür» derse istediginden içeri girebilecegi sekiz Cennet kapisi açilir.»

Hz. Ömer (R.A.) buyuruyor ki; «Düzgün bir abdest seytani senden kovar.»

Mücâhid (R.A.j buyurur ki; «Abdestsiz ve tevbesiz, zikirsiz uyumamayi basarabilenler bu aliskanligi devam ettirmelidirler, çünki ruhlari hangi durumda alinirsa ayni vaziyette yeniden dirilirler.»

Rivayet edildigine göre Hz Ömer (R.A) Peygamber (S.A.V)\'imizin sahâbilerinden birini Kâ\'be örtüsü için Misir\'a gönderir, adam Sam dolaylarinda bir kesis manastiri yakininda konaklar. Kesis ondan daha âlim degildir.

Hz. Ömer\'in (R.A.) elçisi, kesis ile karsilasip onun bilgisinden faydalanmak ister, kesise gelir, manastirin kapisini çalar, fakat uzun müddet kapi açilmaz.
Sonra kapi açilip kesisin yanma girince ona bazi sualler sorarak ilminin derecesini ölçmek ister, aldığı cevaplar hosuna gider, bu arada kapida uzun müddet bekletilmesinden dolayi kesise sikâyette bulunur.

Kesis onun sikâyetine söyle cevap verir: Kapimiza yöneldiginde seni hükümdar edasinda gördügümüz için senden korktuk, seni kapida bekletmemizin sebebi:

Allah (C.C) Hz. Musa (A.S)\'ya: «Ya Mûsâ, bir hükümdar tarafindan korkutuldugun zaman sen ve ev halkin hemen abdest alin. çünki abdestliler benim himayem altina girerek korktuklarindan emin olurlar» diye buyurdu. Biz de, kendim ve ev halki abdest alip namaz kilarak senin korkundan emin oluncaya kadar kapiyi yüzüne kapattik, sonra açtik.

Kaynak

Kalplerin Keşfi

imam Gazali
Tevbenin Fazileti

Tevbenin fazileti hakkinda birçok ayet inmistir. Nitekim ulu Allah (C.C) buyuruyor ki:

\"Ey müminler, hepiniz günahlarinizdan tevbe ediniz ki, kurtulusa eresiniz.\"

(Nur Sûre-i Celilesi; 31)

\"Allah\'in iyi kullari, Allah ile birlikte baska bir ilâha tapmazlar, hakka dayanmaksizin Allah\'in haram kildigi canliyi öldürmezler, zina islemezler. Bunlari yapan, agir günah islemis olur. Kiyamet günü azabi kat kat olur ve çaresiz olarak cehennemde ebedî kalir.

Yalniz tevbe edip îman ederek iyi ameller isleyenler müstesna, onlarin kötülüklerini Allah iyilige çevirir. Allah bagislayici ve merhamet edicidir.

Tevbe edip iyi amel isleyen kimse, tevbesi kabul edilmis olarak Allah\'in huzuruna varir.\"

(Furkan Sure-i Celilesi: 68?71)

Bu konudaki hadisler de hayli çoktur. Nitekim müslümün rivayetine göre Peygamber\'imiz (S.A.S.) buyuruyor ki:

\"Gündüz günah isleyenler tevbe etsin diye Allah (C.C) geceleyin rahmat etini uzatir. Gece günah isleyenler tevbe etsin diye de gündüz rahmet elini uzatir. Bu, günes battigi yerden doguncaya kadar böyle devam eder.\"

Tirmizinin rivayetine göre, Peygamber\'imiz (S.A.S.) buyuruyor ki:

«? Bati tarafinda kirk veya yetmis yillik yol genisliginde bir kapi vardir. Allah (C.C), gökleri ve yeri yarattigi gün onu tevbe için açmrstir, günes oradan (batidan) doguncaya kadar o kapiyi kapamaz.»

Ulu Allah (C.C.) buyuruyor ki:

\"Rabb\'inin bazi alâmetleri belirdigi gün insana daha önce getirilmemis olan veya inancina göre hayir kazanmamis olan îman, sahibine yaramaz. De ki. «bekleyin bakalim, biz de bekliyoruz.\"

(En´am Sûre-i Celilesi: 158)

Taberaniye göre Peygamber\'imiz (S.A.S.) buyuruyor ki:

«-- Cennetin sekiz kapisi var, yedisi kapali ve biri, günes batisindan doguncaya kadar tevbe için açiktir.»

Ibni Mace\'ye göre Peygamber\'imiz (S.A.S.) buyuruyor kî:

«? Günahlariniz göge dayanacak kadar kötülük isleseniz de sonra tevbe etseniz, yine Allâh (C.C)!i tevbenizi kabul eder»

Hakim\'e göre Peygamber\'imiz (S.A.S.) buyuruyor ki:

«? Uzun yasayip tevbe edebilmek insan hesabina büyük bir talihtir.»

Ibni Mâce ve Hakim\'e göre Peygamber\'imiz (S. A.S.) buyuruyor ki:

«? Herkes günah isler, fakat günahi isleyenlerin en iyileri tevbekârlardir.»

Buhari ile Müslim\'e göre Peygamber\'imiz (S.A.S.) buyuruyor ki:

«? Bir kul günah isler ve «Ya Rabb\'î, ben bir günah isledim, beni affeyle» derse, Rabb\'i de: «Kulum; isleyen günahi bagislayan veya cezalandiran bir Rabb\'i oldugunu bildi» buyurarak o kulun günahini bagislar.

Bir müddet sonra yine ayni kul baska bir günaha girer ve «Ya Rabb\'i ben yine bir günah isledim, beni affeyle» derse Rabb\'i: «Kulum; islenen günahi bagislayan veya cezalandiran bir Rabb\'i oldugunu bildi» buyurarak onu affeder.

Bir müddet sonra yine ayni kul, baska bir günaha girer ve: «Ya Rabb\'i, ben yine bir günaha girdim, onu bana bagisla» derse, Rabb\'i «Kulum; islenen günahi bagislama ve cezalandirma emrine sahip olan bir Rabb\'i oldugunu bildi, ne isterse yapsin, kulumu affettim, buyurur.»

Munzir (Rehimehullahu) der ki, «Hadiste gecen (ne isterse yapsin) ifadesinin mânâsi söyle olmalidir:

Söz konusu kulun her seferinde baska bir günah isledigi belirtildigine göre. isledigi her günahtan pismanlik duyup vazgeçiyor demektir. Böyle olunca her isledigi günah üzerine yaptigi tevbe günahina kefaret olarak ona zarar vermiyor. Yoksa hadis, insanin durmadan günah isleyip arkasindan sözle tevbe ederek yine ayni günaha dönmenin hos görülecegini söylemek istemiyor. Çünkü böylesi, yalancilarin tevbesi olur.»

Ulemadan bir cemaatin rivayetine göre, Peygamber\'imiz (S.A.S.) buyuruyor ki:

«? Müminin Isledigi her günah kalbinde siyah bir nokta meydana getirir. Tevbe edip kötülükten siyrilarak af dileyince o siyah nokta kalbinden silinir. Eger günaha günah eklerse siyah noktalar çogalip kalbini kaplar, iste:

«Hayir hayir, onlarin isledikleri günahlar, kalblerinde pas baglamistir» (Mutaffif Sûre-i Celilesi; 14) mealindeki âyette belirtilen «pas» bu noktaya isaret etmektedir»

Tirmizi\'ye göre Peygamber\'imiz (S.A.S.) buyuruyor ki:

«? Can bogaza dayanmadikça Allah (C.C) kulun tevbesini kabul eder.»

Taberanî\'ye göre sahabelerden Hz. Muaz Ibni Cebel (R.A.) der ki.
«Bir gün Peygamber\'imiz elimden tuttu, birlikte bir mil kadar yürüdükten
sonra bana dedi ki:

«? Ya Muaz! Allâh (C.C)\'dan korkmayi, dogru konusmayi, sözünde durmayi, emaneti yerine getirmeyi, hiyanetten uzak durmayi, yetimi esirgemeyi, komsularina iyi davranmayi, öfkeyi bastirmayi, yumusak sözlü olmayi, selamlasmayi, imama bagli kalmayi, Kur\'an-i Kerim hakkinda derin derin düsünmeyi. Ahireti sevmeyi, hesaba çekilmekten çekinmeyi, uzak vâdeli emeller beslememeyi ve iyi amel islemeyi sana tavsiye ederim.

Buna karsilik müslümana sövmekten, yalanciya inanmaktan, yahut dogru sözlüyü yalanci çikarmaktan, adil imama bas kaldirmaktan, yeryüzünde kargasalik çikarmaktan, seni menederim.

Ya Muaz! Her agacin, her tasin yaninda Allâh (C.C)\'i an, açiga açik ve gizliye gizli olmak üzere her günaha karsilik ayri bir tevbe yap.«

Isfahanî\'ye göre Peygamber\'imiz (S.A.S.) buyuruyor ki:

\"Kul günahlarindan tevbe edince Allâh (C.C) onun günahlarini koruyucu meleklere, vücudunun azalarina ve yer yüzündeki iz ve belirtilerine unutturur da Kiyamet Günü, günahinin hiç sahidi olmaksizin Allâh (C.C)\'in katina çikar.\"

Yine Isfahanî\'ye göre Peygamber\'imiz (S.A.S.) buyuruyor ki:

«? Günahina pisman olan Allâh (C.C)\'in rahmetini, kendini begenen ise O\'nun gazabini bekler.

Ey Allâh (C.C)\'in kullari! Bilmis olun ki herkes isledigi amele göre hesaba çekilir. Hiç kimse iyi ve kötü amelinin karsiligini görmeden dünyadan çikmaz. Ameller, niyyetterine göre degerlendirilir.

Gece ile gündüz birer binek hayvanidirlar, onlarin sirtinda âhirete dogru, iyi yol alin. Tevbede ve iyi amel islemeyi ertelemekten sakinin, çünki ölüm ansizin gelir. Allâh (C.C)\'in merhametine güvenip kendinizi aldatmayin, biliniz ki, cehennem size pabucunuzun bagindan daha yakindir.»

Arkasindan Peygamber\'imiz:

«Zerre kadar iyilik isleyen onun karsiligini görür, zerre kadar kötülük isleyen de karsiligini görür.» (Zilzal Sûre-i Celilesi; 7-8) mealindeki âyeti okudu.

Taberanî\'ye göre Peygamber\'imiz (S.A.S.) buyuruyor ki:

«? Günahlarindan tevbe eden kimse, günâhi olmayan kimse gibidir.»

Beyhakî\'ye göre Peygamber\'imiz (S.A.S) buyuruyor ki:

«? Günahlarindan bagislanmasini diledigi halde onu islemeye devam eden kimse, Rabb\'i ile alay etmis gibidir»

Ibni Hibban ve Hâkim\'e göre Peygamber\'imiz (S.A.S.)

«Islenen günaha karsi pismanlik duymak tevbedir» buyuruyor. Yani pismanlik tevbenin ana temelidir. Arafat\'a çikmak haccin temel esaslarindan biri oldugu gibi.
Fakat duyulan pismanligin Allâh (C.C)\'in emrini kirmaktan, yapilan hareketin çirkinliginden ve karsiliginda ugranilacak azabdan dolayi olmasi gerekir. Yoksa günah islendigi için malca zarara ugramaktan korkarak pisman olmak tevbe yerine geçmez.

Hâkim\'e göre Peygamber\'imiz (S.A.S.) buyuruyor ki:

\"Allah (C.C) bir kulun isledigi günahdan dolayi pismanlik duydugunu bilir bilmez, daha kul afv dilemeden onu afveder.\"

Müslim\'e göre Peygamber\'imiz (S.A.S.) buyuruyor ki:

\"Varligimi kudret eiinde tutan Allâh (C.C\'a yemin ederek söylüyorum ki; eger siz günah isleyip arkasindan günahlarinizin afvini dilemeseydiniz, Allâh (C.C sizi ortadan kaldirarak yerinize günah isleyip afv dileyen bir kavim getirir ve günahlarini bagislardi.\"

Peygamber\'imiz (S.A.S.) buyuruyor ki:

«? Allâh (C.C övülmeyi herkesten çok sever, bu yüzden kendini övmüstür. Allâh (C.C\'dan daha gayretli kimse yoktur. Bu yüzden çirkin davranislari haram kilmistir. Allâh (C.C) kendisinden özür dilenmesini herkesten çok sever, bu yüzden kitap indirmis, peygamberler göndermistir.»

Müslim\'in rivayetine göre Cuheyne kabilesinden bir kadin bir gün Peygamber (s.a.v)\'imize gelir, kadin zinadan hamiledir. Peygamber (s.a.v)´imize: «Yâ Rasûlallah (s.a.v), haddi gerektiren bir günah isledim, cezami tatbik et» der.

Peygamber\'imiz kadinin velisini çagirarak ona

«Bu kadina iyi bak, dogum yapinca onu bana getir» der. Adam da Peygamber (s.a.v)\'imizin dedigi gibi yapar.

Kadin getirilince Peygamber (s.a.v)\'imiz elbisesinin sikica üzerine baglanmasini emreder ve O\'nun emri üzerine kadin recm edilir. Sonra da Peygamber (s.a.v)\'imiz onun cenaze namazini kilar.

Hz. Ömer (R.A.) «Zina ettigi halde onun cenaze namazini mi kiliyorsun, yâ \"Rasûlellah (s.a.v)» der. Peygamber (s.a.v)\'imiz ona söyle cevap verir:

«Bu kadin öylesine bir tevbe yapti ki, yetmis Medineliye bölüstürülse, onlara bile kâfi gelirdi. Sen kendiliginden Allâh (C.C için canina kiyandan daha makbul hic bir kimseye rastladin mi?>

Tirmizî, Ibni Hibban ve Hâkim\'e göre Ibni Ömer (R.A.) der ki: «Peygamber (s.a.v)\'imizden bir çok kerreler duydugum bir hadisi nakledeyim, O söyle buyurdu:

«? Israilogullarindan Kifl adinda günah islemekten çekinmeyen biri vardi. Bir gün yanina bir kadin geldi. Kifl ona irzina geçmek karsiliginda altmis dinar verdi.

Adam kocanin karisina yanastigi gibi kadina sokulunca kadin titreyip aglamaya basladi, adam «Niye agliyorsun, yoksa benden hoslanmadin mi» diye sordu. Kadin «Hayir, mesele hoslanmamak degil, fakat bu isi simdiye kadar hic yapmis degilim. Simdi de maddî sikinti yüzünden yapmaya mecbur kaldim» diye cevap verdi.
Adam kadina «Madem ki, simdiye kadar yapmadigin bir is, kalk git, para da senin olsun. Allâh (C.C\')a yemin ederim ki, ben de bundan böyle artik günah islemeyecegim» dedi ve o gece öldü. Sabahleyin kapisinda «Allah Kifl\'i afvetti» diye yazili oldugu görüldü.»

Ibni Mes\'ûd (R.A.) der ki:

«Iki komsu köy vardi, birinin halki iyi, öbürünün kötü idi. Halki kötü dan köyden biri halki iyi köye dogru yola çikti, fakat iki köy arasinda öldü.

O adam hakkinda seytan ve melek anlasmazliga düstüler. Seytan «Vallahi, o bana hiç karsi gelmis degildi» dedi. Melek de, «Fakat köyden tevbe etmek üzere ayrilmisti» dedi.

Ulu Allâh (C.C) aralarina girerek, ölünün hangi köye daha yakin oldugunun tesbit edilmesine hükmetti. Neticede iyilerin köyüne bir karis daha yakin oldugunu gördüler. Bunun üzerine afvedildi.

Ma\'mer (R.A.): «Ben de bu hususda adami «iyilerin köyüne Allâh (C.C) yaklastirdi» diyenleri isittim demistir.

Buharî ve Müslim\'e göre Peygamberimiz (S.A.S) buyuruyor ki:

«? Sizden çok önceleri yasayanlardan bir adam doksandokuz kisi öldürmüstü. Bunun üzerine o günün en mühim âlimini arastirdi, ona bir rahibi tavsiye ettiler. Rahibin yanina varinca ona doksan dokuz kisi öldürdügünü söyleyerek tevbesinin kabul edilip edilmeyecegini sordu. Rahip ona «hayir» deyince onu da öldürdü, böylece öldürdüklerinin sayisi yüze ulasti.

Arkasindan yine o günün en büyük âlimini sordu, ona yüksek bir âlimi tavsiye ettiler. Adam âlime yüz kisi öldürdügünü söyleyerek tevbesinin kabul edilip edilmeyecegini sordu. Âlim ona elbette tevbe edebilecegini, tevbe ile kendisi arasina hiç kimsenin girmeye hakki olmadigini bildirerek ona «Yürü, filân yere var, orada Allâh (C.C\')`a ibadet eden insanlar yasiyor, onlar ile birlikte sen de Allâh (C.C)\'a ibadet et, köyüne dönme, çünki orasi kötü bir yerdir» dedi.
Adam da yola koyuldu, fakat yari yolda öldü.

Bunun üzerine Azab melekleri ile rahmet melekleri adam hakkinda anlasmazliga düstüler. Rahmet melekleri bu adam tevbekâr olarak ve kalbi ile Allâh (C.C)\'a yönelerek buraya geldi» dediler. Azab melekleri de «O hiç bir iyilik islemedi» dediler.

Bu sirada insan kiligina girmis bir melek çikageldi, rahmet ve azab melekleri onu anlasmazliklarini çözmek üzere hakem kabul ettiler.
Insan kiligindaki melek «Her iki mesafeyi de ölçüp karsilastirin. Hangi tarafa daha yakinsa o tarafa ait olsun» dedi. Mesafeleri ölçüp karsilastirinca varmak istedigi yere daha yakin oldugu görülerek onu rahmet melekleri götürdü.»

Diger bir rivayete göre hadisin son kismi söyledir. «...Adamin ölüsü Iyiîer köyüne bir karis daha yakin oldugu için iyilerden sayildi.»

\"Baska bir rivayete göre de hadisin bu kismi söyledir.

«... Allâh (C.C beriki, köye «uzaklas» ve öteki köye «yakina gel» diye emrettikten sonra insan kiligindaki melek «Her iki tarafa olan mesafeyi ölçüp karsilastirin» dedi. Ölçüp karsilastirinca iyiler köyüne bir karis daha yakin oldugunu gördüler, böylece afvedilmis oldu.»

Baska bir rivayete göre hadis söyle sona ermektedir, «... Ö!üm melegi gelince adem son bir gayret ile gögsünü iyiler köyüne dogru sürükledi.»

Taberanî\'ye göre Peygamber\'imiz (S.A.S.) buyuruyor ki:

\"Adamin biri pek azgin idi, yolda biri ile karsilasti, ona «Hepsi de haksiz yere olmak üzere doksan dokuz kisi öldürdüm, acaba tevbem kebul olunur mu» diye sordu. «Hayir» deyince onu da öldürerek yine yola koyuldu.

Bir müddet sonra baska biri ile karsilasti, ona da «hepsi de haksiz yere olmak üzere yüz kisi öldürdüm, tevbemin kabul edilmesi için bir çare var mi?» diye sordu.

Adam kaatile «Eger sana «Allâh (C.C tevbe edeni reddeder» dersem, yalan söylemis olurum. Surada vakitlerini ibadet ile geçiren bir kisim insan var, onlara var, birlikte Allâh (C.C)´a ibadet edersiniz» diye cevap verdi.
Kaatii o yöne dogru yola koyuldu, fakat yolda öldü.

Rahmet ve azab melekleri adamin ölüsünü hangi tarafin kaldiracagi konusunda anlasmazliga düstüler. Bunun üzerine Allâh (C.C) aralarini bulsun diye onlara bir melek gönderdi. Gelen melek «iki yere dogru olan mesafeyi ölçüp karsilastirin, ölü hangi tarafa daha yakinsa oranin halkindandir» dedi.
Mesafeleri ölçüp karsilastirinca ölünün tevbekârlar yurduna bir parmak kadar daha yakin oldugunu gördüler, böylece afvedimis oldu.»

Baska bir rivayete göre hadisin son\" kismi söyledir, «... Sonra katil baska bir rahibe vardi ve «Ben yüz kisi öldürdüm, tevbemin kabul edilme çaresi var mi» dedi. Rahip adama dedi ki. «Çok ileri gitmissin. Bilmiyorum. Fakat yakinlarda iki köy var, birinin adi «Nasere» digerininki ise «Kefere. Nasere halki cennetliklerin amellerini isler, köyde kendilerinden baska kimse oturmaz. Kefere halki ise cehennemliklerin amellerini islerler, köyde yalniz kendileri oturur.

Simdi sen var, Nasere\'ye git, eger orada kalir, onlarin amelleri gibi amel islersen tevbenin kabul edilecegi süphesizdir.»

Adam Nasere\'ye varmak amaci ile yola çikti, faket iki köy arasinda öldü. Melekler kaatilin ölüsünü ne yapacaklarini Allâh (C.C)\'dan sordular. Ulu Allâh (C.C) onlara: «Bakin bakalim, adamin ölüsü hangi köye daha yakinsa kendisini o köy halkindan yazin» buyurdu.

Mesafeleri ölçüp karsilastirinca adami bir parmak kadar Nasere\'ye daha yakin bularak kendisini bu köy halkindan saydilar.»

Kaynak

Kalplerin Keşfi

imam Gazali
Günâhtan Sakinmanin Fazileti

Bilesin ki, günah islemekten insani meneden en büyük engel Allah (C.C) korkusu. O\'nun adalet ve intikamindan çekinmek. O\'nun cezasindan gazab ve azabindan sakinmaktir.

Nitekim Ulu Allah (C.C.) buyuruyor ki:

\"Allah\'in emrine aykiri davrananlar bir fitneye yakalanmaktan veya aci bir azaba çarpilmaktan korunuversinler.\"

Anlatildigina göre Peygamber (S.A.V)\'imiz bir gün ölüm döseginde yatan bir delikanliyi ziyaret ederek ona:

«Kendini nasil hissediyorsun» diye sorar. Delikanli Peygamber\'imize: «Yâ Rasûlallah (S.A.V), hem Allah (C.C)\'a umut bagliyorum, hem de günahlarimdan ötürü korkuyorum» diye cevap verir. Bunun üzerine Peygamber\'imiz (S.A.S.) buyuruyor ki:

«? Böyle bir anda bu iki duygu kulun kalbinde biraraya gelince Ulu Allah (C.C) mutlaka onu umduguna kavusturur ve korktugundan korur.»

Veheb Ibni Verde (rahimehullah) der ki, «Hz.Isa (A.S) söyle diyordu:

\"Cennet sevgisi ile cehennem korkusu belâlara katlanmayi saglar, kulu dünyanin nazlarindan, azgin isteklerinden ve kötülüklerinden uzak tutar.\"

Hasan-ül Basrî (rahimehullah) dan rivayet olunduguna göre, «Vallahi, sizden önce öyleleri gelip geçti ki, onlar günahi gözlerinde büyük gördükleri için cakiltaslari sayisinca fakirlere altin dagitsalar yine de kurtulamayacaklarindan korkarlardi» demistir.

Peygamber\'imiz (S.A.S) bir gün sahâbilere:

\"Benim isittigimi siz de isitiyor musunuz? «Gökyüzü hakli olarak üzerindeki yükün altinda sikintidan büzülüp zangirdiyor Nefsimi kudret elinde tutan Allah (C.C)\'a yemin ederek söytüyorum ki, gökyüzünün her dört parmaklik yerinde Allah (C.C)\'a ya secde eden, ya O\'nun için ayakta dikilen veya rükua varan bir melek vardir.\"

\"Benim bildiklerimi bilseniz, az güler, cok aglar ve Allah (C.C)\'in yakaya yapismasinin çetinliginden, intikaminin aciligindan dolayi yüksek daglara çikar, O\'na yakarirdiniz. Üstelik hic biriniz kurtulacak misiniz, yoksa kurtulamayacak misiniz, bilmezsiniz.\"

Bekr Ibni Abdullah El\'Muzinî (rahimehullah) der ki:

«Gülerek günah isleyen kimse, aglayarak cehenneme girer.»

Peygamber\'imiz (S.A.S.) buyuruyor ki:

«? Kul, Allah (C.C)\'in katindaki azabin tamamini bilse, cehennem korkusu hiç bir an kalbinden çikmaz.»

Buhari ve Müslim\'in rivayetine göre:

«Sen (önce) en yakin hisimlarini ikaz et.»

(Suara Sûre-i Celilesi: 214) meâlindaki âyet inince Peygamber (S.A.S.)\'imiz ayaga kalkarak Kureys kabilesi mensuplarina söyle seslendi:

\"Ey Kureys\'liler! Kendinizi Allah (C.C)\'dan satin alin. ben sizi Allah (C.C)\'in hiç bir hükmünden kurtaramam.\"

Ey Abdülmenaf ogullari, sizi Allah (C.C)\'in hiç bir hükmünden kurtaramam. Ey Allah (C.C) Resül\'ünün amcasi Ibni Abbas, seni Allah (C.C)\'in hiç bir hükmünden kurtaramam. Ey Allah Resül\'ünün halasi Safiye, seni Allah (C.C)\'in hiç bir hükmünden kurtaramam. Ey Muhammed\'in kizi Fatimâ, benden diledigin mali iste, fakat seni Allah (C.C)\'in hiç bir hükmünden kurtaramam.»

Bir gün Hz. Ayse (R. Anha):

«O kimseler ki, Allah\'a dönecekler diye
kalbleri ürpererek kendilerine verilenden verirler. Iste onlar iyiliklere kosanlar ve bu alanda birbirleri ile yarisanlardir.» (Mû\'minun Sûre-i Celilesi; 60-61) Mealindeki âyet hakkinda Peygamber\'imize {S.A.S.):

«Âyetin kasdettigi kimseler zina eden, çalan, sarap içen ve bunlar ile birlikte Allah (C.C)\'dan korkan kimseler midir» diye sorar. Peygamber {S.A.S.´imiz ona su cevabi verir:

«? Hayir Ebû Sekr\'in kizi, hayir Siddik\'in kizi! Âyet namaz kilan, oruç tutan, sadaka veren ve bunlara ragmen, «isledigi iyilikler, kabul edildi mi, yoksa edilmedi mi» diye Allah (C.C)\'dan korkan kimseleri kasdetmektedir.»

Adamin biri Hasan-ül Basrî\'ye (rahimehullah): «Yâ Said, kalbimi nerede ise sevincinden uçuracak sekilde bana ümid telkin edenlere karsi nasil davranmami tavsiye edersin?» diye sorar. Hasan-ül Basrî adama söyle cevap verir:

«Vallahi, sonradan güvene kavusmana ragmen, seni korkutanlar ile düsüp kalkacagina, bastan sana güven telkin ederek korkunç durumlar ile karsilasmana yol açanlar ile düsüp kalkman senin için daha hayirlidir.

Hz. Ömer (R.A.) sûikaste ugrayip sirtindan hançerlendigi zaman ölmek üzere iken ogluna der ki:

«Vay basima gelenlere! Çabuk yanagimi yere degdir. Anasi olmiyan! Eger O (Allah (C.C)) bana rahmet etmezse yazik bana. vay halime!»

Ibni Abbas (R. Anhuma) ona der ki: «Yâ Emirülmü\'minin, bu ne korku! Oysa ki Allah (C.C) sana nice fetihler nasip etmis, nice sehirler ele geçirmeye seni vasita kilmis, sana nice nice basarilar göstermistir.»

Hz Ömer ona: «Kimseye zulmetmeden ve kimsenin zulmüne ugramadan kurtulmak isterdim» der.

Hz. Ali\'nin (KerremeUahu vechehü) torunu Zeynelabidin\'i (rahimehul-lah) her abdestten sonra titreme nöbeti tutardi, kendisine sebebini soranlara derdi ki:

«Yazik size, kimin huzuruna dikilip yakarmak üzere oldugunu biliyor musunuz?»

Ahmed Ibni Hambel (rahimehuüah) der ki: «Allah (C.C) korkusu beni yemekten, içmekten alikoyuyor. Bunlari istahim cekmiyor.»

Buhari ile Müslim\'in rivayetlerine göre Peygamber\'imiz (S.A.S.):

\"Baska hiç bir gölgenin kalmayacagi Kiyamet Günü Allah (C.C)\'in Ars\'inin gölgesi altina alacagi yedi kimseden biri olarak «Tenhada Allah (C.C)\'i hatirlayip (yani O\'nun azabini anip isledigi emre aykiri günahlarin korkusu ile) göz pinarlari yasaran kimseyi zikretmistir.\"

Ibni Abbas\'in (R. Anhuma) rivayet ettigine göre Peygamber\'imiz (S.A.S.) buyuruyor ki:

«? Su iki göz cehennem yüzü görmez:

1) Gece yarisi Allah (C.C) korkusu He aglayan göz.

2) Allah (C.C) yolunda geceyi nöbet tutarak geçiren göz.»

Ebû Hüreyre (RA)\'nin bir hadisinde, Peygamber\'imiz (S.A.S.) buyuruyor ki:

\"Kiyamet Günü su üçü hariç, bütün gözler aglayacaktir:

1) Allah (C.C)\'in haramlarina bakmaktan sakinan göz.

2) Allah (C.C) yolunda nöbet tutarak uykusuz sabahlayan göz.

3) Allah (C.C) korkusu ile sinek basi iriliginde yaslar akstan göz.\"

Peygamber\'imiz (S.A.S.) buyuruyor ki:

«? Sagilan süt nasil memeye geri dönmezse Allah (C.C) korkusu ile aglayan göz de cehenneme düsmez. Allah (C.C) yolunda savasanin vücuduna konan toz ile cehennem atesinin dumani da biraraya gelmez.»

Amr Ibn-ül As (R.A.) der ki:

«Allah (C.C) korkusu ile bir damla yas akitmak, benim için bir dinar sadaka vermekten daha sevimlidir.»

Avn ibni Abdullah (rahimehullah) der ki:

«Ögrendigime göre Allah (C.C) için aglayan kimsenin göz yasi vücudunun neresine degse, ulu Allah (C.C) orayi cehennem atesine haram kilar.»

Peygamber (S.A.V)\'imiz Allah (C.C) korkusu ile aglarken gögsünden kaynayan kazan gibi bir ses duyulurdu.

Kindi (rahimehullah) der ki:

«Allah (C.C) korkusu ile aglarken dökülen göz yaslarinin bir damlasi, denizler büyüklügündeki cehennem atesini söndürür.»

Ibni Simak (rahimehullah) nefsini azarlayarak der ki:

\"Zâhidler gibi konusuyor, fakat münafiklar gibi davraniyorsun. Sonra da cennete girmek istiyorsun. Heyhat, heyhat. Cennet baskalari içindir. Onlarin Amelleri bizim islediklerimiz gibi degildir.\"

Süfyan-üs Sevrî (rahimehullah) der ki: «Cafer-us Sadik\'in yanina vardim ve ona dedim ki; «Ey Allah (C.C)\'in Resül (S.A.V)\'ünün torunu, bana bir tavsiyede bulun.» Bunun üzerine o bana dedi ki;

«Ya Sufyan! Yalancida mertlik, kiskançta huzur, tembelde dostluk ve kötü huyluda efendilik olmaz.»

Ona: «Ey Rasûlallah (S.A.V)\'in torunu, devam et» dedim. Söyle dedi.

«Yâ Sufyan! Allah (C.C)\'in haram kildiklarindan kaçinirsan ibadet etmis olursun, Allah (C.C)\'in sana ayirdigi paya azi olursan müslüman olursun. Insanlardan seninle neler konusmalarini isliyorsan, sen de insanlara onlari söylersen, mümin olursun. Günahkâr ile dostluk kurma ki, sana kötülüklerini ögretmesin.

Yani: «Kisi arkadasinin dinindendir, o yüzden herkes kimi arkadas edinecegine dikkat etsin» seklindeki hadise uymalisin. Bir is yapmak isteyince Allah (C.C)\'dan korkanlara danis.»

Ben ona yine «Devam et, ey Allah (C.C) Resül (s.A.V)\'ünün torunu» dedim. O da sözlerine söyle devam etti:

«Ya Sufyan kim soya dayanmayan asalet ve mevkie dayanmayan nüfuz istiyorsa. Allah (C.C)\'in emrini kilmasin, günaha girmeksizin Allah (C.C)\'a ibadet etmeye yücelsin.»

Ona yine: «Devam et» deyince sunlari söyledi:

«Babam bana su üç noktayi titizlikle telkin ederdi. Bana derdi ki; «Yavrum, kötü arkadasi olanin basi dertten kurtulmaz. Kötü yerlere girip çikan kinanir. Diline hâkim olmayan kimse, pisman olur.»

Ibni Mübarek (R.A.) der ki:

«? Vübeyb Ibni Verd\'e sordum: «Allah (C.C)\'in emrine zid hareket edenler ibadetten tad alabilirler mi?.» Bana: «Hayir. Allah (C.C)\'in emrine zid hareket etmeyi kafasina koyanlar da ibadetten tad bulamaz» diye cevap verdi.

imam Ebû Ferec Ibn-ül Cevzi (Rehimehullahu) der ki:

\"Allah (C.C) korkusu azgin nefsi arzulan yakan bir atestir. Buna göre onun fazileti, yaktigi azgin nefsî arzular ile günahtan uzaklastirma ve ibadete tesvik etme derecesi ile ölçülür.\"

Allah (C.C) korkusu nasil fazilet olmaz ki, âyet ve hadislerden ögrendigimize göre iffet; vera\'; takva, cihad ve benzeri olan Allah (C.C)\'a yaklastirici faziletli ameller onun sayesinde kazanilabilir.»

Nitekim ulu Allah (C.C.) buyuruyor ki:

«? Rabb\'lerinden çekinen için hidayet ve rahmet vardir.»

(A´raf Sûre-i Celilesi; 154)

Yine ulu Allah (C.C.) buyuruyor ki:

\"Allah onlardan, onlar da Allah\'dan razi oldular. îste bu, Rabb\'inden korkan içindir.\"

(Beyyine Sûre-i Celilesi; 8)

«? Allah\'in huzuruna çikmaktan çekinenlere iki kere cennet vardir. Gerçek mü\'minseniz benden korkun.»

(Rahman Sûre-i Celilesi; 209)

\"Allah\'dan korkanlar, yapilan nasihattan ders alacaklardir.\"

(A´la Sûre-i Celilesi; 10)

«? Kullari arasinda Allah\'dan yanliz âlimler korkar.»

(Fâtir Sûre-i Celilesi; 28)

Ilmin faziletini bildiren âyet ve hadisler, ayni zamanda Allah (C.C) korkusunun da faziletini belirtmektedirler, çünkü Allah (C.C) korkusu ilmin ürünüdür.

Peygamber\'imiz (S.A.S.) buyuruyor ki:

? Kulun vücudu Allah (C.C) korkusu ile ürperince kuru agacin yaprak dökmesi gibi günahlarindan siyrilir.»

Peygamber\'imiz (S.A.S.) diyor ki:

\"Allah söyle buyurur:

\"izzetim hakki için kulumda iki güveni, iki korku ile yanyana getirmem; buna göre, dünyada benden yana emin olanlari Ahirette korku ile karsilastiririm. Dünyada benden korkan kimseleri ahirette güvene kavustururum.\"

Ebu Süleyman-ud Darani (Rahimehullahi) der ki:

Allah (C.C) korkusu tasimayan kalb, harabedir.

Cünkü Ulu Allah (C.C):

\"Gercekten Allah´in imtihanindan ancak agir zarara ugrayanlar endiseye düsmezler.\" buyurmustur.

Kaynak

Kalplerin Keşfi

imam Gazali
Ameller - Mizan ve Cehennem Azabi

Kardesim, amellerin tartilmasi ve amelleri kaydeden defter sayfalarinin saga-sola uçusmasi bahislerini hiç bir an hatirindan çikarma. Cünki insaniar sorguya çekildikten sonra üç kisma ayrilirlar:.

1 ? Hic bir ameli olmayanlar.

Cehennemden simsiyah bir boyun çikarak böylelerini kusun taneleri devsirdigi gibi kapar, boyunlarina dolanarak onlari atesin içine atar, ates de onlari hemencecik yutuverir. Kendilerine sonu saadet olmayan bir bedbahtliga ugradiklari yüksek ses ile duyurur.

2 ? Hiç bir kötülügü olmayanlar.

Meleklerden biri yüksek ses ile: «her durumda Allah (C.C)\'a hamdedenler ayaga kalksin» diye ilân verir. Bu zümre böylece cennete yolcu edilir.

Sonra ayni islem gecelerini ibadet ile geçirenler için. arkasindan alis-veris ve ticaretin Allah (C.C)\'i zikretmekten (namazdan), alakoymadigi kimseler için tekrarlanir ve zümrelerin hepsine sonunda bedbahtlik olmayan bir saadete kavustuklari yüksek ses ile duyurulur.

3 ? Hem iyiligi ve hem de kötülügü olanlar.

Çogunluk bu kisma girer. Onlar bilmeseler bile iyiliklerinin mi, yoksa kötülüklerinin mi baskin oldugunu, hiç süphesiz, ulu Allah (C.C) iyi bilir. Fakat afvettigi takdirde fazileti ve cezalandirdigi takdirde adaletinin titizligi açikça ortaya çiksin diye ulu Allah (C.C), amelleri hakkindaki kesin bilgisini mutlaka onlara da göstermek ister.

Iste bunun için iyilik ve kötülüklerin kayitli oldugu emel defterlerinin durulmus yapraklari rüzgârda uçusur gibi hizla uçurur ve terazi kurulur. «Sag yüzünde mi, yoksa sol yüzünde mi kayit var» diye gözler amel defterine dikilir ayni anda «acaba sag kefesi mi yoksa sol kefesi mi baskin çikiyor» diye bakislar terazinin diline dikilir.

Bu sahne, insanlarin beynini kaynatacak derecede korkunçtur!

Hasan-ül Basrî\'nin [r.a.) bildirdigine göre:

Bir gün Peygamber\'imiz (S.A.S.) basini Hz. Ayse (R.A)\'nin dizine koyarak uyuklar. Bu arada Ahireti hatirlayan Hz. Ayse (R.A)\'nin gözleri yasarir, yanagindan süzülen damlatardan biri Peygamber (S.A.S.)´imizin yanagina düsünce uyanir ve «neye agliyorsun yâ Ayse» diye sorar.

Hz. Ayse (R.A)´de «Âhiret aklima geldi de ondan agladim. Acaba siz erkekler kiyamet gününde eslerinizi hatiriniza getirir misiniz» diye sorar. Peygamber\'imiz (S.A.S.) ona söyle cevap verir:

\"Nefsimi kudret elinde tutan Allah (C.C)\'a yemin ederim ki. Ahiretin su üç safhasinda herkes sirf kendini düsünür:

1 ? Teraziler kurulup ameller tartilirken, herkes amelinin agirmi yoksa hafif mi geldigini görünceye kadar sirf kendini düsünür.

2 ? Amel defterleri dagitilirken. Herkes defterinin sagdan mi yoksa soldan mi verildigini görmeden baskasini düsünmez.

3 ? Sirattan geçilecegi zaman da herkes yalniz kendini düsünür.\"

Enes Ibni Mâlik (R.A.) der ki:

«Kiyamet Günü, ademoglu Allah (C.C)\'in huzuruna getirilerek terazinin iki kefesi arasinda ayak üstü durdurulur, basina da bir melek dikilir. Tartida sevaplari agir bastigi takdirde basindaki melek herkesin duyabilecegi yüksek bir sesle «falan kimse sonunda bedbahtlik olmayan ebedi bir saadete kavustu» diye sesîenir.

Buna karsilik tartida sevaplari hafif geldigi takdirde ayni melek bu defa «falan kimse, sonu saadet olmayan ebedi bir bedbahtliga ugramistir» diye seslenir. Sevap kefesi hafif kalinca elleri demir topuzlu ve atesten elbiseli zebaniler ileri çikarak cehennem yolcusunu cehenneme götürmek üzere teslim alirlar.

Peygamberimiz (S.A.S.) bir gün Kiyamet Günü hakkinda konusurken buyurdu ki:

«Kiyamet Günü gelince ulu Allah (C.C) Hz. Adem (A.S)\'e «Yâ Adem, yerinden dogrul da cehennem kafilesini cehenneme gönder buyurur.

Hz. Adem «cehennem kafilesi ne kadardir» diye sorar. Ulu Allah (C.C)
ona: «Her bin kiside dokuz yüz doksan dokuz kisi» diye cevap verir.

Peygamber (S.A.S.)`imizin son cümlesi sahâbeleri öyle derin bir üzüntüye sürükledi ki, agizlarini biçak açmaz oldu. Peygamber (S.A.S.)´imiz onlarin üzerine çöken bu agir kederi farkedince buyurdu ki: «siz iyi amel islemeye devam ediniz ve sevininiz Muhammed\'in (S.A.V.) nefsini kudret elinde tutan Allah (C.C)\'a yemin ederim ki, sizin ile birlikte iki halk kesimi var ki, bunlar hangi ümmetin devrinde yasasalar o ümmetin sayisini bütün insan ve seytan ölüleri kadar yükseltirler.»

Sahâbiler «bu iki halk kesimi kimlerdir?» diye sorunca Peygamber (S.A.V)\'imiz «Ye\'cüc ve Me\'cüc\'dür, dedi. Bunun üzerine ashap biraz ferahlamislar. Peygamber (S.A.S.) sözlerine söyle devam eder: «Iyi amel islemeye devam ediniz, ve sevininiz, Muhammed\'in nefsini kudret elinde tutan Allah (C.C)\'a yemin ederim ki. Kiyamet Günü siz; insanlar içinde devenin karnindaki benek yahut atin bacagindaki yara izi kadar kalacaksiniz.»

Ey nefsi farkinda olmayarak zevale ve son bulmaya mahkûm olan su dünyanin oyalayici yanlarina aldanan kisi! Göçüp gidecegin yer hakkinda kafa yormaktan vazgeçerek aklini varacagin yere yönelt.

Çünki cehennemin herkesin varacağı bir yer oldugu sana bildirilmistir.

Nitekim ulu Allah (C.C.) söyle buyuruyor:

«? Her biriniz oraya (cehenneme) mutlaka varirsiniz. Bu Rabb\'inin kesin karara baglanmis bir hükmüdür. Sonra takva sahiplerini kurtaririz da zâlimleri orada dizüstü bekletiriz»

(Meryem Sûre-i Celilesi. 71?72)


Buna göre senin cehenneme varacagin kesin olmasina ragmen geri çikacagin süphelidir. O halde oraya girmenin korkunçlugunu kalbinde duy ki, belki oradan kurtulup çikmak için simdiden tedbir alirsin.

Mahlukatin halini düsün, insanlar Âhiret sikintilari altînde inlerken o günü korku ve endiseler içinde ayak üstü dikilmis baslarina neler gelecegini ögrenmeyi ve kurtaricilarin sefaat etmesini bekler, bu orada günahkârlari kavurucu bulutlar kaplar, yalazli ates onlari gölgesi altina alir, bu atesin harlamalari herkes tarafindan duyulur, öfke ve kin saçan çitirtilari apaçik belirirken o anda günahkârlar baslarina çeken felâketi kesinlik ile anlar bütün ümmetler dizüstü yere çökktürülür. Öyle ki, iyiler bile durumlarinin bir anda kötüye dönüsmesinden korkuya düser, bu arada zebanilerden biri:

«Dünyada iken uzak vadeli emeller pesinden kosarak ömrünü kötü isler ugruna harcayan falan oglu filân nerede» diye seslenir azab melekleri (zebaniler) demir topuzlar ile adamin üzerine yürürler, agir tehditler ile karsisina dikilerek onu cetin ezeba sürüklerler, basini cehennemin derinliklerine dogru çevirirler ona Kur\'an-i Kerim\'in dili ile:

«Tat bu azabi, hani sen (ileri sürdügüne göre) çok güçlü ve her is yerli yerinde olan biri idin» (Dûhan Sûre-i Celilesi. 49) diye seslenirler.

Sonra adam dar, çikis yolu görünmeyen tehlikeleri belirsiz bir yere kapatilir, burasi esirlerin devamli barinagidir, orada ates yakilir. Cehennemliklerin oradaki içecekleri kaynamis sudur, barinaklari da \"cahim\" (cehennemin katlarindan biri)dir. Cehennemlikleri bir yandan zebaniler topuzlarken öteyandan \"Haviye\" (harli ates) onlari bir noktada toplar.

Bütün ümitleri helaktir oradan hiç bir yere kimildayamazlar, ayaklari alinlarina baglanmistir. Günahlar yüzlerini karartmistir, cehennemin yanlarindan seslenirler, oranin ötesinden-berisinden \"ya malik, korkunç akibet üzerimizde gerçeklesti. Ya malik, demir topuzlara artik katlanamaz olduk. Ya Malik, derilerimiz pisti. Ya malik, bizi buradan çikar, bir daha yapmayacagiz\" diye feryad ederler.

Zebaniler bu feryadlAra söyle cevap verirler, «heyhat, geçmis olsun. Bu zillet yuvasindan size çikis yok, susun orada konusmayin ve gevezelik edip durmayin. Eger buradan çikarilsaniz yine size yasaklanan seylere dönerdiniz.»

Zebanilerin bu cevaplan üzerine cehennemlikler kurtulmaktan ümitlerini iyice keserler, dünyada Allah (C.C)\'a karsi isledikleri asiri günahlara hayiflanirlar. Fakat onlari ne pismanlik kurtarir ve ne de hayiflanma acilarina çare olur. Tersine zincirlere vurulmus olarak yüzüstü yere kapanirlar altlarindan, üstlerinden, seglarindan ve sollarindan ates ile kusatilmislar, ates deryasi içinde bogulmuslardir.

Yedikleri ates içtikleri ates, giydikleri ates ve yatacak yerleri atestir. Onlar ates kümeleri, katrandan elbiseler, demir topuzu darbeleri ve zincirlerin yükü altinda ezilirler. Cehennemin sikintilarinda kivranir, bataklarinda parçalanir biribirini kovalayan acilar altinda kivranirlar, ates onlari ocaktaki kazan gibi kaynatir.

«Ah, eyvah» gibi aci sözler ile feryad ederler, fakat ne zaman ahûzar etseler baslarindan asagi iç orgcnlari ile derilerini eritip akitan kaynar sular dökülür. Onlar için orada yüzlerinde yariklar eçen demir topuzlar vardir. Agizlarindan irin kaynar, susuzluktn cigerleri dogranir, göz bebekleri eriyip yuvalarindan yanaklarina akar, sakaklarinin etleri düser, etraftan saçlari hatta derileri dökülür.

Derileri her yandikça eskisinin yerine yeni deri tabakasi ile kaplanirlar, etleri döküldügü için kemikleri çiplak kalir ruhlari sadece damarlara tutunmus ve sinirlere asilmistir. Bu ateslerin yalazasi içinde, fikir fikir kaynarlar. ölmek isterler, fakat ölemezler.

Onlari bu durumda görsen acaba ne hale düsersin. Baslarindan asagi dökülen kaynar sular yüzlerini kapkara etmis, gözleri kör olmus dilleri tutulmus, belleri kirilmis kemikleri dagilmis kulaklari kesilmis, derileri param, parça olmus elleri, boyunlarina bukali ayaklari alinlarina yapisik. Yüzüstü ates üzerinde sürünürler, göz bebekleri ile demirden oklar üzerine basarlar atesin yalazi iç organlarini sarmis, cehennemin yilanlari ve akrepleri dis azalarina yapismisdir.

Bu tasvir ettigimiz manzara cehennemliklerin acikli durumunun bazi görüntülerini aksettiriyor, simdi onlarin korkunç hallerinin tafsilatina bak, bu arada cehennemin vadilerini ve kollarini da düsün.

Peygamber\'imiz (S.A.S.) buyuruyor ki:

«? Cehennemin yetmis bin vadisi ve her vadinin yetmis bin kolu vardir. Her vadi kolunda yetmis bin yilan ve yetmis bin akrep bulunur. Kâfir ve münafiklar bu kollarin herbirinden ayri ayri geçmedikçe yerlerine ulasamazlar.

Hz. Ali\'nin (K.V.) rivayet ettigine göre Peygamber\'imiz (S.A.S.) buyuruyor ki:

«? Hüzün kuyusu veya vadisinden Allah (C.C)\'a sigininiz» Dinleyenlerden biri O\'na: yâ Rasûlellah, hüzün vadisi veya kuyusu nedir» diye sordu.

Peygamber (S.A.S.)\'imiz ona söyle cevap verdi: «O. cehennemde öyle bir
vadide ki cehennemin kendisi günde yetmis kere ondan Allah (C.C)\'a siginir, Allah (C.C) onu riyakâr Kur\'an okuyuculari için hazirlamistir.»

Iste yedi kat cehennem ile onun vadileri ve her vadinin kolian bunlardir. Bu vadi ve kollarin sayisi yer yüzündeki vadiler ile vadi kollari sayisi ile günaha sürükleyen azgin nefsi arzularin sayisina denktir. Cehennem kapilari ise günah islerken kullanilan yedi azanin sayisincadir (yedi azaya karsilik yedi kapi).

Cehennem kapi ve katlari üstüstedir. En üstekinin adi. «cehennem» , sonrasinin «sakar» , sonrasinin «Lezza» . daha alttakinin «Hutame» , daha alttakinin «sair» , daha alttakinin «câhim» , ve en a\'ttakinin adi ise «haviye» ´dir.

Simdi cehennemin derinligini bir düsün dünya île ilgili azgin arzularin nasil dibi bulunmaz ise ve yine dünyada her ulasilan amaç daha uzak bir hedefe kavusma arzusunu körüklüyorsa, cehennem çukurlarinin derinligi de ölçüsüzdür, her asilan dipsiz derinlik daha dibi bulunmaz derinliklere ulastirir.

Nitekim Sahâbelerden Hz. Ebû Hureyre (R.A.) der ki: «Bir gün Peygamber (S.A.V)\'imiz ile birlikte iken kulagimiza derin bir yanki sesi geldi.

Peygamber (S.A.V)\'imiz bize «Bu sesin ne oldugunu biliyor musunuz» diye sordu. Biz de «Allah (C.C) ve Rasûlü bilir» diye cevap verdik.

Bunun özerine Peygamber (S.A.V)\'imiz buyurdu ki: «Duydugunuz bu yankili ses, cehennemin dibine su anda varan bir tasin sesidir, bu tas cehenneme yetmis sene önce atilmisti.»

Ayrica cehennemdeki kat farkliliklarina da dikkat et. Hiç süphesiz ki Âhiret, en ince ve detayli derece farkliliklarina sahiptir. Insanlarin dünyaya dalisi nasil farkillik gösteriyorsa, yani kimi bogulurcasina içine batarken kimi de nasil belirli bir derinlige kadar dalarsa cehennemin günahkârlari kapmasida öyle farklidir.

Çünki Allah (C.C)\'a zerre agirligi kader bile hiç kimseye haksizlik etmez.
Cehennemliklere uygulanacak azâb sekilleri rastgele tekrarlanip durmaz, tersine her bir azabin günahlarin derecesine göre degisen belirli bir ölçüsü vardir, ancak cehennemin azabi genel olarak öyle siddetlidir ki, en hafif azab ceken cehennemlige dünya ile birlikte onun bütün varligi bagislansa, bunlari çektigi azabtan kurtulmak için fidye olarak verirdi.

Peygamber\'imiz (S.A.S.) buyuruyor ki:

\"Kiyamet Günü cehennemlikler içinde en hafif azap çekecek olanlar, atesten iki nalinla gezinecek olanlardir ki, tabanlarindan giren atesin harareti beyinlerini kaynatacaktir.\"

Simdi sen hafif azaba çarpilanin çekecegine bak da agir azaba çarpilacaklarin basina neler gelecegini hesap et. Cehennem azabinin agirligi konusunda ne zaman süpheye düsersen parmagini atese yaklastir ve çegin aciyi cehennem ile kiyaset.

Hem unutma ki sen, bu kiyaslamada yaniliyorsun. Cünki dünya atesi ile cehennem atesi birbirinden cok ayridir. Fakat dünyanin en agir açisi bu ateste yanma acisi oldugu için cehennem azabi onunle tarif edilir.

Yoksa cehennemin en üst tabakasinda azap çekenler bile dünyadaki âtes gibi ates bulsalar, çektikleri agir acidan kurtulmak için bu atese gönüllü olarak katlanirlardi.

Bundan dolayidir ki bazi haberle de dünya atesi canlilarin katlanabilecegi bir dereceye düsürülünceya kadar, yetmis kere rahmet suyundan geçirildi» denilmistir.

Peygamber\'imiz (S.A.S.) cehennemi tanitirken

«Allâh (C.C)cehennem atesinin bin sene boyunca devamli yakilmasini emretti, sonunda kipkirmizi kesildi. Arkasindan bin yil daha yakilmasini emretti, sonunda bembeyaz kesildi, arkasindan bin yil daha yakilmasini emretti sonunda simsiyah oldu. Su anda cehennem atesi gayet koyu kara renklidir.»

Peygamber\'imiz (S.A.S.) buyuruyor ki:

\"Cehennem atesi rabbine sikayet etti ya Rabbi içimdeki soguk ve sicak bölümleri biribirini yiyor» Bunun üzerine ulu Allah (C.C.) cehenneme biri yazin, öbürü kisin olmak üzere senede iki defa nefes almaya izin
verdi. Yazin duydugunuz en siddetli sicaklik cehennemin hararetinden ileri geldigi gibi kisin geçirdiginiz en siddetli soguk da cehennemin zemherindendir.

Enes Ibni Mâlik (R.A.) der ki: \"Dünyanin en yüksek refahi içinde yasayan kafir, Allah (C.C)\'in huzuruna getirilince «onu bir kere cehennem atesine daldirin» diye buyurulur. Çikarilnca ona «hic refah gördün mü» diye sorulur, kâfir «hayir» diye cevap verir.\"

Buna karsilik dünyada en cok maddî sikinti çeken mümin Allah (C.C.)\'in hu zuruna getirilince onun hakkinda «kendisini bir sefer cennete koyup geri getirin» diye Duyurulur. Çikarilinca mümin de «dünyada hic geçim darligi çektin mi» sorusuna «hayir» diye cevâb verir.

Ebû Hureyre (R.A) der ki: «Su bizim mescitte yüz bin veya daha fazla kisi toplansa da bunlarin üzerine bir cehennemin nefesi salinsa hepsi yanarak ölürdü.»

Âlimlerden biri Kur\'an\'in:

«Yüzlerini cehennem yalazi yalar, onlar orada kavrulur.» (Mü\'minun Süre-i Celilesi. 104) mealindeki âyeti hakkinda der ki; «Cehennem yalazi cehennemlikleri bir kere yalayinca kemiklerini çirilçiplak birakarak bütün etlerini eritip ayak topuklarinin yanina akitiverir».

Simdi de cehennemliklerin vücûdlarindan akacak olan ve içinde bogulacaklari «Gassak» admi tasiyan irinin kokusuna dikkat et. Nitekim Ebu Said-ül Hudrî (R.A.) nin rivayet ettigine göre. Peygamber (S.A.V)\'imiz buyuruyor kî:

«? «Gassas adli cehennem irininden bir kova dünyaya dökülse yeryüzünün bütün canlilarini kokustururdu.»

Iste cehennemliklerin içecegi budur. Onlar susuzluktan yanarak «su, su» diye yalvarinca içlerinden birine bu kanli irin sunulur. Adam irini agzina alir fakat bir türlü yutamaz. Her yönden üzerine ölüm acilari üsüsür, ama ölmesi asla mümkün degildir!

Nitekim Allah (C.C.) buyurur ki:

\"Cehennemlikler «su, su» diye yalvardiklari zaman kendilerine kizgin katran gibi bir sivi sunulur. O ne kötü bir içecek ve arasi ne fena bir barinaktir.\"

Bir de cehennemliklerin yiyecegine bak, onun adi «zekkum» dur.

Nitekim ulu Allah (C.C.) buyuruyor ki:

«? Sonra ey hakki inkâr eden sapiklar, hic süphesiz, siz «zakkum» agacindan yiyeceksiniz. Midelerinizi onunla dolduracaksiniz. Onun üzerine de susamis develerin içisi gibi, kaynar katran içeceksiniz.» (Vâkiâ Sûre-i Celilesi. 51?55)

Ulu Allah (C.C.) buyuruyor ki:

«? Zakkum» kökü «cehimisîn dibinde olan ve tomurcuklari seytan baslarina benzeyen bir agaçtir. Hic süphesiz onlar (cehennemlikler) bundan yiyecekler ve onunla midelerini dolduracaklardir.»

Sonra onlara, bunun üzerine kaynar bir icki vardir, süphesiz varacaktan yer «canim» olacaktir»

(Kur\'an-i Kerim / Saffat Süresi. 64?65).

Ulu Allah (C.C.) buyuruyor ki:

«? O gün onlar kizgin atesin alevlerine girerler. Kendilerine kaynar bir pinardan su verilir»

(Kur\'an-i Kerim / Gasiye Sûresi. 4?5).

Yine Ulu Allah (C.C.) buyuruyor ki

«? Hiç süphesiz, bizim katimizda bukagilar, kizgin ates, bogazdan bir türlü geçmeyen yiyecek ve aci azab vardir» (Müzemmil Suresi 12-13).

Ibni Abbasin (K.A.) rivayet ettigine göre. Peygamber (S.A.V)\'imiz buyuruyor ki:

«? «Zakkumsun bir damlasi dünya denizlerine dökülse, bütün canlilarin sagligini bozardi, yiyecegi bu maddeden ibaret olanlarin halini düsünün.»

Enes Ibni Malik\'in (R.A.) rivayet ettigine göre:

Peygamber (S.A.V)\'imiz buyuruyor ki:

«? Allah (C.C)\'in sizi talip olmaya tesvik ettigi seylerin pesinde kosunuz, sizi korkuttugu azandan, iskenceden ve cehennemden korkup kaçininiz zira içinde yasadiginiz dünyaya cennetten bir damla düsürülse tatli kokular sarardi. Buna karsilik dünyaya cehennemden bir damla akitslsa dünyanizi bastanbasa berbad ederdi.»

Ebû Derdâ\'nm (R.A.) rivayet ettigine göre

Peygamber (S.A.V)\'imiz buyuruyor ki:

\"Cehennemlikler öyle bir açliga mahkûm edilirler ki, bu açligin azabi, çektikleri diger bütün azaba denk gelir. «Yemek, yemek» diye yalvardiklari zaman kendilerine ne karin doyuran ve ne de açliklarini gideren kaynatila kaynatila pismemis bir yemek verilir.\"

Yine «yemek, yemek» diye yalvarirlar; bu defa da kendilerine girtlaklarindan geçmeyen bir yiyecek verilir, dünyada girtlaklarina tikanan lokmalari içecek sayesinde bogazlarindan geçirdiklerini hatirlayarak «su, su» diye yalvarirlar. Kendilerine su yerine demir kiskaçlar ile kaynar katran sunulur, yüzlerine yaklasinca çehrelerini kavurur, bogazlarindan geçer geçmez bütün hazim cihazlarini parçalar.»

«Bize cehennem bekçilerini çagirin» diye yalvarirlar, bekçiler gelince onlara «Rabb\'inize dua edin de bir günlügüne üzerimizdeki azabi hafifletsin» derler.

Cehennem bekçileri onlara «Size açik açik delillerini ortaya seren Peygamberleriniz gelmedi mi» diye sorarlar.

Cehennemlikler bu soruya «evet, geldiler» diye cevap verirler, bunun üzerine bekçiler onlara «O zaman kendiniz Allah (C.C)\'a dua edin. Ama kâfirlerin duasi, hiç süphesiz bosunadir» diye cevap verirler.

Bekçilerden de bir fayda göremeyen cehennemlikler «bize Mâlik\'i çagirin» derler. Mâlik gelince hep birlikte ona yalvararak «yâ Mâlik. Rabb\'in
su azabimiza son versin» derler. Mâlik de onlara «siz burada kalacaksiniz»
diye cevap verir [Ames\'in söyledigine göre cehennemlikler Mâlik\'i cagirdiktan sonra ancak bin yil sonra ondan cevap alabilirler.)

Baska çare kalmayinca cehennemlikler biribirine: «Rabb\'inize dua edin. Allah (C.C)´dan baska hiç kimseden hayir yok» derler. Bunun üzerine hep birlikte «ey Rabb\'imiz! Kötülük üzerimizde baskin çikti da zâlim bir gurüh olduk. ey Rabb\'imiz!, bizi buradan çikar, eger yine küfre dönersek biz kendi kendimize zulmetmis oluruz» diye Allâh (C.C.)\'a yalvarirlar, Allâh (C.C.) onlara «kalin oldugunuz yerde ve gevezelik etmeyin» diye cevap buyurur.

Bu son cevabi aldiktan sonra her türlü kurtulus ümidini yitirerek «vay basimiza gelenlere, keske söyle, keske böyle...» diye aci aci feryad etmeye koyulurlar .»

Ebû Ümame\'nin rivayet ettigine göre;

«Onun için ölümün sonrasi cehennemdir. Orada kendisine içecek olarak irinli su verilir, onu agzina alir, fakat bir türlü bogazindan geçmez. Her yönden üzerine ölüm üsüsür, ama artik ölecek degildir. Önünde çetin bir azab vardir» (Ibrahim Sûre-i Celilesi. 16?17) Mealindeki âyet hakkinda,
Peygamber (S.A.V)\'imiz buyuruyor:

«? Cehennemlige irinli kaynar su yaklastirilinca ondan tiksinir. Iyice önüne getirildigi zaman yüzü kavrulur ve basinin derisi eriyip düser, ondan içince de barsaklari parçalanip akar döbüründen akar.»

Ulu Allâh (C.C.) buyuruyor ki.:

«? Takva sahiplerine vadedilen (cennetin hâli (su): Orada tabii özellikleri bozulmamis su irmaklari, tadi bozulmamis süt irmaklari, lezzeti içenlerin damaginda kalan içki irmaklan süzülmüs bal irmaktari vardir. Onlara orada her çesit yemis ve Allah´in bagislayiciligi vardir. Bunlarin durumu ile ebedî cehennem azabina mahkûm edilen ve yerine kendilerine verilen irinli sivi ile parçalananlarin durumu bir olur mu?»
(Muhammed Sûre-i Celilesi, 15)

Ulu Allah (C.C.) buyuruyor ki:

«? Deki, hak Rabb\'imizden gelendir, dileyen inanir, isteyen inkâr eder. Biz zâlimlere, duvarlari arasinda sikisip kalacaklari bir cehennem hazirladik. «Su» diye yolvardiklari zaman onlara kaynar katrani andiran, cehreleri kavurucu bir sivi verilir. O ne kötü bir içecektir ve orasi ne fena bir barinaktir!»

Kehf Sûre-i Celilesi, 29).

Iste aciktiktan ve susadiklari zaman cehennemliklerin yiyecekleri ve içecekleri bunlardir. Simdi de cehennemdeki yilanlara ve akreplere, akittiklari zehirin siddetine, iriliklerine, görünüslerinin korkunçluguna gelelim. Bunlar cehennemliklerin üzerine kiskirtilarak salinir, biran bile aman vermeden, durmadan cehennemlikleri isirir ve sokarlar.

Ebû Hureyre\'nin rivayet ettigine göre.

Peygamber (S.A.V)\'imiz buyuruyor ki:

\"Allah (C.C)\'in kendilerine bagisladigi malin zekâtini vermeyenlerin serveti Kiyamet Günü, kudurgan bir yilan kiligina girerek boynuna sarilir ve avurtlarindan tutarak ona «ben senin malinin, ben senin biriktirdigin servetim» der.\"

Bu sözlerden sonra Peygamber (S.A.V)\'imiz su âyeti okur:

\"Allah\'in kendilerine bagisladigi varligi cimrilikle ellerinde tutanlar, bu pintiliklerinin kendilerine fayda saglayacagini sakin sanmasinlar, bu tutum kendi hesaplarina kötüdür. Kiyamet Günü, o cimrilikte ellerinde tuttuklari mal (yilan olup} boyunlarina dolanir. Hiç süphesiz, yer yüzünün mirasi, yalniz Allah\'indir. Allâh islediklerinizden (inceden inceye) haberdardir.» (Ali Imran Sûre-i Celilesi. 180)

Peygamber (S.A.V)\'imiz buyuruyor ki:

\"Cehennemde deve boynu kalinliginda öyle yilanlar vardir ki bir isiriklarinin acisi kirk yil sürer. Yine cehennemde semerli katir
iriliginde öyle akrepler vardir ki, bir kere soktular mi, acisi kirk yil sürer.\"

Bu yilanlar ve akrepler, dünyadaki pintilerin, ahlâksizlarin ve baskalarina zarar verenlerin üzerine salinir. Saydigimiz kötülüklerden uzak duranlcr, oranin yilan ve akreplerinden de kendilerini korumus olur, onlar ile karsilasmaz bile.

Bütün bunlar yaninda bir de cehennemliklerin vücûdlarinin irilestîrilip boylarinin uzatilacagini hesaba kat. Allah (C.C), cehennemlikleri, bu yoldan azabin acisini artirmak için, vücûdlanni irilestirip boylarini uzatir. Böylece ates yalazinin daglayisini, yilan ve akreplerin sokusunu irilesecek olan vücûdlarinin her tarafindan ayni anda ve devamli olarak duymalari mümkün olur.

Ebû Hureyre\'nin (R.A.) rivayet ettigine göre.

Peygamber (S.A.V)\'imiz buyuruyor ki:

«? Cehennemde kâfirin azi disi Uhud dagi kadar, derisinin kalinligi ise ûc günlük yol kadardir.»

Peygamber (S.A.V)\'imiz buyuruyor ki:

«? Cehennemde kâfirin alt dudagi, gögsünü örtecek sekilde sarkik ve üst dudagi da yüzünü kaplayacak sekilde kalkik olur.»

Yine Peygamber (S.A.V)\'imiz buyuruyor ki:

«? Kiyamet günü kâfirin dili o kadar uzar ki, yerlerde sürüklenerek halkin ayaklan altinda kalir.»
Cehennemlik vücüdlar, bütün iriliklerine ragmen durmadan ateste yanip erirler, fakat her eriyisten sonra derileri ve etleri yenilenir.

Ulu Allah\'in:

«âyetlerimizi inkâr edenleri öyle bir atese atacagiz ki, daha çok aci çeksinler diye, derilerini her eriyip döküldüklerinde yenisi ile degistirecegiz. Süphesiz ki, Allah her seye kadir ve bütün yaptiklari yerli yerindedir» (Nisâ Sûre-i Celilesi. 56)
âyeti hakkinda Hasan-ül Basri (R.A.), der ki: \"Cehennemlikleri ates, günde yetmis bin kerre yiyip eritir, fakat her seferinde onlara «eski durumlariniza dönün» diye emir verilince hemen daha önceki gibi olurlar.\"

Simdi de cehennemliklerin aglamalarini, feryad etmelerini, «ah, vah, keski ölüp yokolsak da kurtulsak» diye sizlanmalarini düsün. Bu durum onlarda cehenneme girer girmez baslar.

Nitekim Peygamber (S.A.V)\'imiz buyuruyor ki:

«? Kiyamet Günü cehennem, her birini yetmis bin melegin çektigi yetmis urgan ile çekilerek yerine kurulur.

Enes ibni Mâlik\'in (R.A.) rivayet ettigine göre.

Peygamber (S.A.V)\'imiz buyuruyor ki:

«? Cehennemliklere aglama gönderilir, onlar öa göz yaslari kuruyuncaya kadar aglarlar, göz yaslari kalmayinca kan aglamaya baslarlar, öyle ki yüzleri, içine gemi salinca yüzecek kadar derin bir kan çanagina döner.»

Aglayabildikleri, feryad edebildikleri, «ah, eyvah, keski ölsem de bu azabdan kurtulsam» diye bagirip çagirabildikleri müddetçe biraz ferahlik duyarlar, fakat bir müddet sonra bu davranisiar da kendilerine yasak edilir.

Muhammed Ibni Kâ\'b\'in söyledigine göre. cehennemliklerin yapacagi dört çagrinin ulu Allah (C.C) dördünü de cevaplandiracak, arkasindan bir besinci çagrida bulunmaya dilleri varmayacaktir. Cehennemliklerin bu çagrilari ile Ulu Allah (C.C)\'in onlara verecegi cevaplar Kur\'an\'da söyle bildirilmektedir:

Ilk çagrida cehennemlikler diyecekler ki:

«? Bizi iki defa ölümden dirilttin. Simdi günahlarimizi itiraf ediyoruz, (buradan) çikmanin bir yolu var mi?»

(Mû\'min Sûre-i Celilesi. 11)

Allah (C.C.) onlara söyle cevap verir:

«? Sundan dolayi ki, biricik Allah\'a çagirildigi zaman onu inkâr ettiniz. O\'na her ortak kosuldugu zaman inandiniz. Simdi ise hüküm ulu ve büyük Allah\'a aittir.» (Mü´min - 12)

Ikinci çagirida cehennemlikler diyecek ki:

\"Ey Rabb\'imiz, artik gördük ve duyduk. Simdi bizi geri gönder de iyi amel isleyelim. Çünki arük kesin inanç sahibi olduk biz.\" (Secde - 12).

Allah (C.C.) onlara söyle cevap verir:

\"Size hiç bir zeval yoktur» dîye yemin etmemismiydiniz?!» (Ibrahim - 44)

Üçüncü çagrida cehennemlikler diyecek ki:

\"Ey Rabb\'imiz. bizi buradan çikar da daha önce islediklerimizin tersine iyi ameller isleyelim.\" (Fatir - 37)

Allâh (C.C.) onlara söyle cevap verir:

\"Size dünyada düsünenin düsüncesine yetecek kadar ömür vermedik mi? Size kötü akibeti bildiren elçi de geldi. O hoJde simdi çekin azabin acisini! Zâlimlerin hiç bir koruyucusu yoktur.\"

(Fatir - 37)

Dördüncü çagrida cenennemlikler diyecek ki:

«? Kötülük üzerimizde baskin akti da sapik bir kavim olduk. Ey Rabb\'imiz, bizi buradan çikar, eger bir daha küfre dönersek hiç süphesiz, bizler zâlimiz.» (Mu´minun - 106-107)

Allah (C.C.) onlara söyie cevap verir:

«? Kalin oldugunuz yerde ve ses çikarmayiniz.» (Mü´minun - 108)

Iste o zaman çektiklerr azabin siddeti, doruguna varir. Artik ebediyen konusamazlar.

Mâlik Ibni Enes\'in söyledigine göre Zeyd Ibni Eslem, ulu Allah (C.C)\'in «simdi artik sizlansak da, katlansak da, bizim için farketmez, bizim için kurtulus yoktur» mealindeki âyeti hakkinda der ki; «cehennemlikler, önce yüz sene azaba ses çikarmadan katlanirlar, arkasindan yüz sene kadar sizlanip feryad ederler, daha sonra da yine bir yüz sene daha ses çikarmadan azab çekerler ve bunun üzerine:

«Sizlansakta da sabretsek de bizim için farketmez, kurtulusumuz yok» derler. (ibrahim - 21)

Peygamber (S.A.V)\'imiz buyuruyor ki:

\"Kiyamet Günü ölüm semiz bir koç seklinde huzura getirilerek cennet ve cehennem arasinda bogazlanir ve gerek cennetliklere ve gerekse cehennemliklere «ebedî barinaginiz burasidir, artik size ölüm yok!» diye seslenilir.»

Hasan-ül Basrî (r. a.) der ki; «ilk saliverilen cehennemlik, bin yillik azabdan sonra çikar. O adam keski ben olsam.»

Yine Hasan-ül Basrî\'yi bir kösede aglarken gördüler. Ona: «neye agliyorsun» diye sordular. O da: «O\'nun (Allah (CC)\'in) beni cehenneme atip da artik benim ile ilgilenmemesinden korkuyorum» dedi.

Deminden beri belirttiklerimiz genel olarak cehennemde çekilecek azablarin çesitleridir. Oradaki acilari, kedereleri, sikintilari ve pismanliklari inceden inceye sayip bitirmek mümkün degildir.

Karsilastiklari azabin çetinligi ile birlikte cehennemlikler hesabina en aci gerçek, cennet saadetini, Allah (CC)\'a kavusma imkânini ve O`nun hosnutlugunu kazanma mazhariyetini kaçirmaktir, üstelik bütün bu kayiplarin sayiya vurulabilir, ucuz karsiliklar pahasina oldugunu bile bile. Çunki bu degerli nimetleri, kisa süreli, aritilmamis, aci ile karisik, \"yarim yamalak ve basit dünya arzulari ugruna\" kaybetmislerdir.

Bu yüzden o gün içlerinden \"Eyvah, Allah (CC)\'in emirlerine karsi gelerek niye kendi kendimizi mahvettik. Niye nefsimizi bir kac günlügüne sabretmeye zorlayamadik? Eger sabretseydik, o günler simdi arkada kalacak ve bu gün Allah (CC)\'in hosnutluk ve bagisina kavusmanin saadeti içinde O\'nun yakinligini kazanmis olacaktik.\"

Oysa ki, o anda artik her firsati kaçirmislar, baslarina türlü belâlarin çökmesine yol açmislardir ve dünya saadetinin hic bir nimeti de yanlarinda kalmamistir. Eger cennet saadetini görmeseler, hayiflanmalari o kadar aci olmayabilirdi. Oysa ki, cennet onlara sunulur.

Peygamber (S.A.V)\'imiz buyuruyor ki:

«? Kiyamet günü cehennemlik bir grup, cenneti görmeye getirilir. Bunlar cennete yaklasip bayiltici kokusunu burunlarina çeker çekmez kösklerine bakip Allah (CC)\'in cennetliklere sundugu nimetleri görür görmez onlara «gidin oradan, sizin orada hic bir payiniz yok» diye ses gelir. Bu ses üzerine esi ne daha önce duyulmus ve ne de daha Sonra duyulabilecek bir hayiflanma duygusu içinde geri dönerler.

Bu sirada: «ey Rabb\'imiz! Eger cennetini ve dostlarina orada sundugun nimetleri göstermeden bizi cehenneme koysaydin. daha kolay gelirdi» derler. Ulu Allah (C.C.) da onlara: «bunun böyle olmasini ben istedim. Çünki dünyada yalniz basiniza katinca bana ululuk taslayarak kafa tuttunuz.
Oysa insanlar karsisinda duygularinizin tersine bir görünüse bürünerek gerçek kimliginizi sakliyordunuz. Benden degil, insanlardan çekindiniz, beni degil, insanlari saydiniz. Insanlari düsünerek bazi davranislardan kaçindiginiz halde benim yasaklanma uymadiniz.
Simdi ben sizi bitmez mükâfattan mahrum tuttugum gibi aci bir azaba da carptiriyorum» diye buyurur.»

Ahmed Ibni Harb (r.a.) der ki: «Gölgeyi günese tercih ederiz de cenneti cehenneme tercih etmeyiz.»

Hz. Isâ (A.S.) der ki: «Nice saglam vücûd, saglikli çehre ve tatli sözlü dil, yarin cehennem katlari arasinda feryad edecektir.»

Dâvud Tâi (r.a.) der ki: «Allah (CC)\'im! Ben senin günesinin sicakligina dayanamiyorum da cehennemin isisina nasil katlanabileyim? Ben senin rahmetinin sesine dayanmazken azabinin gürleyisine nasil takat getireyim?»

Ey zavalli! Kiyametin belirttigimiz korkunç gerçeklerini iyi düsün. Bilesin ki. ulu Allah (CC) bütün korkunç gerçekleri ile cehennemi yarattigi gibi kesin sayisi ile mahlukati da yaratmistir. Eu gerçek hükme baglanarak kesinlestirilmistir.

Ulu Allah (C.C.) buyuruyor ki:

«? Sen onlara hesap görüldügü zamanin dehseti ile, pismanlik günü ile korkut. Onlar hâlâ gaflet içindedirler ve hâlâ inanmiyorlar.»

(Meryem Sûre-i Celilesi - 39)

Yemin ederim ki, âyet-i kerime Kiyamet Gününe, daha dogrusu ezelin ezelinde verilerek Kiyamet Günü açiklanan hükme isaret etmektedir.

Ezelde seninle ilgili olarak ne hüküm verildigini bilmedigin halde nasil böyle gülebiliyor, eglenebiliyor ve basit dünya nimetleri ile oyalanabiliyorsun, sasilir sana dogrusu?!


«Keski gidecegim yeri, duragimi, siginagimi ve ezelde hakkimda verilen hükmü bilseydim» diyorsan, elinin altinda bulunan ve istegini cevaplandirmana yardimci olabilecek önemli alâmet vardir.

Bu alâmet is ve davranislarini gözetlemektir. Herkese, ugrunda yasatildigi davranis ve is çesidi nasip olur. Eger iyilik yolu, önüne açiliyor, iyilikleri islerken sana nasip oluyorsa sana müjdeler olsun. Sen cehennemden uzaksin demektir.

Fakat giristigin her iyiligin önüne bir engel dikiliveriyor ve seni o iyiligi islemekten alakoyuyorsa, buna karsilik yapmayi tasarladigin her kötülügü, hiç bir terslik önüne çikmadan rahat rahat gercektestirebiliyorsan bil ki, aleyhinde kesin hüküm verilmistir. Verdigim bu ip ucunun akibetini belirtmesi, yagmurun yesillige ve dumanin atese delil olmasi gibi kesindir.

Ulu Allah (C.C) buyuruyor:

«Hiç süphesiz, iyiler cennette ve kötüler de cehennemdedir»

(Infitar Süresi Celîlesi; 13?14)

Kendini bu iki âyete arzet her iki dünyada yerini tespit etmis olursun.

Dogrusunu Allah bilir.

Kaynak

Kalplerin Keşfi

imam Gazali
Namazda Huşunun Beyâni

Haberde bildirildigine göre. Cebrail (A.S.) bir gün Peygamber (S.A.S.)´imize gelerek der ki:

«Yâ Rasülallah! Gökte taht üzerinde bir melek görmüstüm, çevresinde yetmis bin melek saf düzeninde durmus ona hizmet ederlerdi. Onun her nefesinden, ulu Allah (C.C )bir melek yaratirdi.
Fakat ayni melegi simdi kanadi kirik ve aglarken Kaf daginda gördüm. Beni görünce «Bana sefaat eder misin?» diye yalvardi. «Sucun nedir?» diye sordum, bana söyle cevap verdi. «Mi\'râc gecesi tahtima kurulmus oturuyorken. Muhammed (S.A.S.) yanimdan geçiyordu. O\'nun için ayaga kalkmadim diye ulu Allah (C.C ) beni bu cezaya çarptirdi, gördügün gibi beni buraya sürdü.»
Ben Allah (C.C )\'a yalvarip, yakardim, kirik kanadli melegin sucunu bagislamasini diledim, ulu Allah (C.C ) bana; «Yâ Cebrail, ona söyîe de Muhammed (S.A-V)\'in üzerine seiât-ü selâm getirsin» diye buyurdu.

Varip ona bildirdim, sana selât-ü selâm getirdi de, Allah (C.C ) onu afvederek kirik kanadi yerine yenisini bitirdi.»

Bilesin ki, Kiyamet Günü, kulun ilk gözden geçirilecek ameli namaz olacaktir. Namazi eksiksiz bulunursa, diger amelleri de birlikte kabul edilir. Eger namazda eksiklik görülürse diger ameller de birlikte reddediiir.

Nitekim Peygamber\'imiz (S.A.S.) söyle buyuruyor:

\"Farz namazlar teraziye benzer, dogru tartan karsiligini görür..\"

Yezid-ür Rekkasî (rahimehullah) der ki, «Rasûlüllah\'in (S.A.S.) namazi öylesine dengeli ve biteviye olurdu ki, sanki ölçülü oldugu sanilirdi.»

Peygamberimiz (S.A.S.) buyurur ki:

\"Ümmetimden iki kisi düsünün, her ikisi de namaza dururlar, rukü ve secdeleri aynidir, fakat ikisinin namazi arasinda yer ile gök arasi kader derece farki vardir.»

Peygambe (S.A.S.)´rimiz bu hadisi ile husu içinde kilinan namaz ile restgele kilinan namaz arasindaki farki belirtmek istemis olmalidir.

Peygamber\'imiz (S.A.S.) buyuruyor ki:

\"Rukü ile secde arasinda belini dimdik dogrultmayan kula Allah (C.C), Kiyamet Günü bakmaz.\"

Yine Peygamber\'imiz (S.A.S.) söyle buyurur:

\"Kim vaktinde namaz kilarsa, abdestini tam alirsa, rukü ve secdelerini âdabina uyarak yerine getirirse ve namazda husu içinde bulunursa, o kulun namazi bembeyaz ve parlak bir kiliga bürünerek göge yükselir ve yücelirken der ki; Bana karsi nasil titiz davrandinsa Allah (C.C) da seni öyle korusun.»

Suna karsilik kim namazi vaktini geçirerek kilar, abdestini bastan savma alir, rukü ve secdelerini âdaba aykin sekilde yapar ve namaz esnasinda husu ve saygidan mahrum bir vurdumduymazlik tavri takinirsa, o kimsenin namazi da kapkara bir görünüse bürünerek göge yükselirken «Beni nasil rezil ettiysen, Allah (C.C) da seni öyie rezil etsin» der.

Allah (C.C)\'in diledigi gün, gelince de bu namaz kirli bir çamasir gibi dürülerek sahibinin yüzüne çalinir.\"

Peygamber\'imiz (S.A.S.) buyurur ki:

\"En çirkin hirsizlik, namazindan çalanin hirsizligidir.\"

Ibni Mes`ûd (R.A.) buyurur: «Namaz bir teraziye benzer, kim dogru tartarsa karsiligini alir, kim egri tartarsa bilmelidir ki, ulu Allah (C.C):

«Vay egri tartanlarin basina geleceklere!» diye buyuruyor. (Mutaffifin Sûresi - 1)

Büyük âlimlerden biri buyurur; «Namaz, ticarete benzer; nasilki tüccar sermayeyi ödemeden kâra geçemez ise, farz namazlarini kilmayan kulun da, nafile namazi kabul edilmez.»

Namaz vakti geldigi vakit Hz. Ebü Bekr (R.A.) yaninda bulunanlara söyle seslenirdi:

«Kalkiniz, kendi elleriniz ile tutusturdugunuz Allah (C.C)\'in atesini söndürünüz.»

Peygamber\'imiz (S.A.S.) buyuruyor ki:

\"Namaz, agirbaslilik ve tevazudan baska bir sey degildir.\"

Yine Peygamber\'imiz (S.A.S.) buyuruyor ki:

\"Sahibini çirkin davranislardan ve egriliklerden alakoyamayan namaz, Allâh (C.C)\'dan daha da uzaklastirir, gafil kimselerin namazi ise çirkin davranislardan ve egriliklerden alakoymaz.\"

Yine Peygamber\'ime (S.A.S.) söyle buyurur:

\"Nice namaza duran vardir ki, namazindan yorgunlukla, ayaküstü dikilmekten baska bir sey ellerine geçmez.\"

Burada kasdedilenler, gafil kimselerdir.

Yine Peygamber\'imiz (S.A.S.) buyurur ki:

\"Kisi, kildigi namazin suurlu olarak edâ edebildigi kadarindan sevab bekleyebilir.\"

Ehl-i ma\'rifete göre namaz dört esâsdan ibarettir:

1 ? Bilerek namaza girmek,

2 ? Edeb ve haya içinde ayakta durmak,

3 ? Bütün rükünlerini hürmet içinde edâ etmek,

4 ? Endise içinde namazdan ayrilmak .

Velilerden biri: «Kalbini hakikat üzere mesgûl etmeyenin namazi fâsiddir» buyurur.

Peygamber\'imiz (S.A.S.) buyuruyor ki:

\"Cennet\'te «Efyah» adli bir nehir vardir. Içinde inci ve yakutlar ile oynayan Allah\'in zaferandan yarattigi huriler vardir. Ulu Allah (C.C)\'i yetmis bin dilde tesbih ederler, sesleri Hz. Davud\'un (A.S.) sesinden daha tatlidir. «Biz namazini husu ve titizlik içinde kilanlara -âitiz» derler. Ulu Allah (C.C) da «Öylelerini kendi evime yerlestirir ve seni ziyaret edebilenlerden kilarim» diye buyurur.\"

Anlatildigina göre ulu Allah (C.C) Hz. Musa\'ya (A.S.) söyle vahyetti;

«Yâ Mûsâ, beni zikrettigin zaman vücûdun ürpermesin, beni zikrederken husu içinde ve derli - toplu ol. Beni zikrederken dilinden çikan söz kalbinden süzülüp gelsin, huzurumda durdugun zaman boynu bükük bir kölenin edâsini takin, benden bir sey dilerken kalbin ürkek ve dilin dogru sözlü olsun.»

Rivayete göre, Allah (C.C.) ona söyle vahiy buyurdu:

\"Ümmetinin âsilerine söyle de:

Benim adimi agizlarina almasinlar, çünkü adimi ananlari anmak benim hükmümdür, buna göre onlar adimi aninca ben de onlari lanetle anarim. \"

Bu hüküm zikir sirasinda gaflette olmayan âsiler için söz konusudur. Gaflet ile asiligi bir araya getirerek Allah (C.C)\'i zikredenlerin halini varin siz düsünün!

Sahabinin birisi söyle demistir: «Insanlar mahsere namazdaki durumlan gibi sevkedilirler. Namazda derli - toplu, suurlu olan ve kildigi namazdan haz ve saadet duyanlar, mahserde de öyle olurlar. Namaz esnasinda tarif ettigimiz edaya zit bulunanlar mahserde de öyle olurlar.

Peygamber\'imiz (S.A.S.) bir gün namazda sakali ile oynayan birini gördü ve söyle buyurdu:

«Bu odamin eger kalbinde korku olsa, azalarina aksederdi, kalbinde korku olmayanin namazi kabul olmaz.»

Bilesin ki ulu Allah (C.C) namazini husu ve alçak gönüllülük içinde kilanlari, çesitli âyetlerde övmüstür. Bu husûsdaki âyetlerde geçen bazi ifadeler söyledir:

«Onlar ki namazlarinda husu içindedirler», «Onlar ki namazlarinda devamlidirlar.»

Bildirildigine göre namaz kilanlar çoktur, fakat namazini husu içinde kilanlar azdir. Hacca gidenler çoktur, fakat yaptigi haccin icaplarina uyanlar azdir. Kuslar çoktur, fakat bülbül azdir. Âlim çoktur, fakat bildigine göre amel eden âlim azdir.

Namaz, Allah (C.C)\'in emirlerine boyun egme yeri, husu ve alçak gönüllülük kaynagidir. Namazin kobul edilip edilmedigi, bunlar ile anlasilir. Namazin caiz olma sartlari ile kabul edilme sartlari ayri ayridir. Namazin caiz olma sarti, farzlarinin yerine getirilmesidir. Kabul edilmesinin sarti da husu ve takva içinde kilinmasidir.

Nitekim ulu Allah söyle buyurur:

\"Namazlarini husu içinde kilan mü\'minler kurtulusa ermislerdir.\"
(Mü\'minun: 1-2)

Takva sarti ile ilgili olarak da ulu Allah (C.C) söyle buyurur:

\"Ulu Allah, sadece takva sahiplerinin ibadetini kabul eder.\" (Mâide Sûresi - 27)

Peygamber\'imiz (S.A.S.) söyle buyurur:

\"Kalbi ile Allah (C.C)\'a yönelmis olarak iki rek\'at namaz kilan kimse anasindan yeni dogmus gibi bütün günahlarindan arinir.\"

Bilesin ki, namazda iken insani husu ve suur halinde bulunmaktan içe dogan duygu ve düsünceler alakoyar. Bunlari kesinlikle kovmak gerekir. Bunlari kovmada basarili olabilmek için ya los yerde veya oyalayicilardan arinmis sade bir yerde namaz kilmak gerekir. Gürültü, islemeli yer dösemeleri ve süslü elbiseler insani ve suur halinden alakoyan baslica oyalayicilardir..

Nitekim rivayete göre Ebü Cehm, Peygamber (S.A.S.)\'imize amblemli bir kemer bagi hediye etmisti. Fakat Peygamber (S.A.S.)\'imiz ilk namazdan sonra onu belinden çözdü ve dedi ki; «Onu Ebû Cehm\'e geri götürün, çünki o. beni namazda oyaladi.»

Yine Peygamber\'imiz (S.A.S.) bir gün takunyesinin çemberinin yenilenmesini emretmisti. Namaza durunca yeni oldugu için gözü ona takildi, bunun üzerine yeni çemberi sokup eskisini takmalarini emretti.

Peygamberim (S.A.S.)´izin parmaginda altin yüzük vardi, altin yüzük henüz haram kilinmamisti, bir mimberde hutbe okurken bu yüzügü parmagindan çikarip atti. Sebebini de söyle açikladi: «Size bakarken zaman zaman gözüm ona takiliyor, beni oyaliyor.»

Yine rivayete göre Ebu Talha (R.A.) bir gün evinin bchçesinde namaz kiliyordu, bu sirada bir kus bahçedeki agaçlardan birinin yapraklan orasinda uçup kaçmaya çalisiyordu. Manzara Ebû Talha\'nin hosuna gitmisti, bir müddet gözünü oradan ayiramadi. Bu arada kaç rek\'at kildigini sasiriverdi.
Namazdan sonra karsilastigi fitneyi Peygamber (S.A.S.)\'imize anlatti, ve «O bahçeyi sadaka olarak veriyorum, onu dilediginiz sekilde degerlendiriniz» dedi.

Yine bir sahabî hakkinda rivayet edildigine göre, bu zat da bahçede namaza durmustu. Hurma agaçlarinin meyva ile yüklü oldugu bir mevsimdi. Gözüne hurma agaci ilisti ve hosuna gitti. Bu orada kildigi rek\'atlarin sayisini sasirdi.
Namazdan sonra hemen Hz. Osman\'a (R.A.) kosarak durumu anlatti ve «O bahçeyi hazîneye bagisliyorum, onu Allah (C.C) Yolu\'nda degerlendir» dedi. Hz. Osman (R.A.) bahçeyi elli bin dirheme satti.

Selefden biri der ki: «Su dört sey namazi zedeler:

1 ? Secde yerinden baska tarafa bakmak.

2? Yüzü sivazlamak,

3 ? Secde yerinin kum ve çakillarini atmak,

4 ? Önünden gelip geçme ihtimalinin bulundugu yerde namaza
durmak.»

Peygamber\'imiz (S.A.S.) buyuruyor ki:

\"Namaz kilan kimse bakislarim secde yerinden baska tarafa kaydirtmadikça Allah (C.C), ona dogru dönüktür.\"

Hz. Ebû Bekr-es Siddîk (R.A.) namazda direk gibi dimdik dururdu. Bir kisim sahâbiîer rükû\'da öylesine düzgün ve uzunca kalirlardi ki. kuslar onlari cansiz korkuluklar sanarak sirtlarina konarlardi.

Biliyoruz ki, saygi duyulan yüksek mevkideki kullar önünde bile merasime bagli bazi saygi gösterileri uygulanmasi gerekir. Buna göre padisahlarin padisahi huzurunda dururken belirli bir takim edeb ve hürmet esaslarindan sarf-i nazar etmek nasil düsünülebilir?

Tevrat\'ta söyle yazili oldugu bildirilir;

«Ey Âdemoglu! Huzurumda durmus namaz kilarken aglamaktan çekinme, cunki ben sana kalbinden daha yakinim ve nurum gaybi da görür.»

Rivayete göre Hz. Ömer. (R.A.) bir gün mimberde iken söyîe dedi:

«Insan müslüman olarak sakalini agarttigi halde Allah (C.C)\'in rizasini kazanacak bir tek namaz bile kilmamis olabilir.» Dinleyiciler; «Bu nasil olur?» diye sorunca su cevabi verdi; «Adem yeterince husu ve alcak gönüllülük içinde ve Allah (C.C)\'a yönelerek namaz kilmaz.»

Ebû Aliye\'ye (R.A.):

\"Onlar ki namazda gaflet içindedirler.\" (Maun Sûresi - 5)

Âyet-i Kerimesinin mânâsini sordular, o da söyle cevap verdi. «Âyette kasdedilenler. öyle kimselerdir ki, namaz kilarken sasirirlar, daha bir rek\'at mi, yoksa iki rek\'at mi kilarak selâm vereceklerini kestiremezler.»

Hasan (R.A.) ayni konuda «Oyalanarak namaz vaktini kaçiranlar kasdediliyor» demistir.

Peygamber\'imiz (S.A.S.) buyurur ki:

\"Ulu Allah (C.C)söyle buyurur:

\"Kulum benim azabimdan ancak üzerine farz kildigim ibadetleri edâ etmekle kurtulabilir.\"

Kaynak

Kalplerin Keşfi

imam Gazali
Merhametli Olmanin Fazileti

Peygamberimiz (S.A.S.) buyuruyor ki:

\"Cennet\'e sadece merhametliler girecektir.\"

Orada bulunan sahabiler: «yâ Rasûlallah! Biz hepimiz merhametliyiz» derler.

Peygamber\'imiz. (S.A.S.) onlara söyle cevap verir;

\"Sirf nefsini esirgeyen kimse merhametli degildir; merhametli kimse hem kendini ve hem de baskalarini esirgeyendir.\"

Insanin kendine karsi merhametli olmasi; kendini Allah (C.C)\'in azabindan esirgemesi, yasaklarin: islemekden, emirlerini yapmaktan sakinmasidir. Bu da günah islemekten vazgeçerek, islenmis günahlardan tevbe ederek, ibadet ederek ve ibadet ederken sirf Allah (C.C) rizasini gözeterek olur.

Baskasina karsi merhametli olmak da . Islâm\'in tesbit ettigi kul haklarina ve canlilara hürmet ? riâyet, baskalarina zarar vermemektir.

Nitekim Peygamberimiz (S.A.S.) buyuruyor ki:

\"Müslüman eli ile ve dili ile baskalarina zarar vermeyen, hayvanlara merhamet ederek onlari güçleri disinda kalan is ve yüklere kosmayandir.\"

Peygamber\'imiz, (S.A.S.) söyle buyuruyor:

\"Adamin biri, bir gün yolda giderken susuzluktan yanacak gibi olur, bir kuyu bulur, basamaklarindan inerek suyun yanina ulasir, kana kana içerek yukari çikar. Bu orada gözüne susuzluktan dili sarkmis bir köpek ilisir, içinden (bu zavalli köpek, az önce benim oldugum gibi siddetli bir susuzluk çekiyor) der. Yeniden kuyuya iner, ayakkabisina su doldurur ve köpege bu suyu verir, hayvanin susuzlugunu giderir. Adamin hareketi Allah (C.C)\'in hosuna gider, karsilik olarak onun günahlarini afveder.\"

Dinleyen sahabiler, Peygamber (S.A.S.)\'imize «Hayvanlardan dolayi da ecir kazanabilir miyiz?» diye sordular. Peygamber (S.A.S.)\'imiz «Her cigeri kurumamis (canli) varlik sayesinde ecir kazanilir.»

Enes bin Mâlik (R.A.) buyurur; «Bir gece Hz. Ömer (R.A.) dolasirken bir kösede konaklamis yolcu kafilesine rastlar, onlara hirsizlik yapilmasindcn korkar.
Hemen Abdullah Ibni Avf\'a (R.A.) varir. Abdullah. Hz. Ömer\'e: «Yâ Emirel - mü\'minîn! Gecenin bu saatindeki ziyaretinin sebebi nedir?» diye sorar.

Hz. Ömer «Yolda gezinirken bir yolcu kaafilesine rastladim, bir kösede konaklamislar. Içimden «Bunlar simdi uykuya dalinca, hirsiz baskinina ugrayabilirler» dedim. Gel, ikimiz onlara bekçilik edelim» diye c­vap verir.

Böylece ikisi birlikte yola çikarlar, kafileye yakin bir yerde yere cömelerek sabaha kadar yolculara bekçi olurlar. Tan yeri agarmca Hz. Ömer (R.A)«Ey yolcular, haydin namaza» diye seslenir. Bunun üzerine yolcularda kipirdamalar baslayinca. Hz. Ömer (R.A)´de oradan ayrilir.»

Bize düsen, sahabîlerin (Allah (C.C)onlardan razi olsun) yolundan ayrilmamaktir. Allah (C.C) onlari «birbirlerine karsi merhametli» diye övmüstür. Onlar hem müslümanlara, hem de bütün canlilara karsi, hattâ müslüman olmayan azinliklara karsi merhametli idiler.

Bildirildigine göre, bir gün Hz. Ömer (R.A) kapi kapi dolanarak dilenen yasli bir gayri müsiim ile karsilasinca der ki. «Sana karsi haksizlik ettik, gençliginde senden «cizye» aldik, simdi ise seni perisan birakdik.»
Arkasindan da, adamin ölünceye kadarki geçiminin «beytülmabden karsilanmasini emreder.

Hz. Ali. (kerramellahu vechehu) buyurur ki: «Bir sabah erken saatlerde Hz. Ömer (R.A)\'i deve üzerinde bir vadide yol alirken gördüm. O\'na «Ey mü\'minlerin emiri, nereye gidiyorsun?» diye sordum. «Zekât gelirlerinden bir deve kaybolmus da onu ariyorum» diye cevap verdi. Kendisine «Senden sonra gelecek olan Halifelerin canina okudun» diye takildim.

Bana söyle cevap verdi. «Ey Hasan\'in babasi, beni kinama. Hz. Muhammed\'i (S.A.S.) peygamber olarak gönderene (Allah (C.C)\'a) yemin ederim ki. Firat nehri kenarinda bir kuzu kaybolsa. Kiyamet günü hesabi Ömer\'den sorulur. Çünki ne müslümanlari perisan eden devlet baskanma ve ne de mü\'minierin yüreklerine korku salan fasik idareciye itaat yoktur.»

Hz.Hasan\'in (R.A.) bildirdigine göre. Peygamber\'imiz (S.A.S.) söyle buyuruyor:

\"Ümmetimin seçkinleri, çok oruç tuttuktan için ve cok namaz kildiktan için degil, herkese karsi temiz kalbli, cömert ve merhametü davranmatan sayesinde Cennet\'e girerler.\"

Yine Peygamber\'imiz (S.A.S.) buyuruyor ki:

\"Merhametlileri, Rahman olan Allah (C.C) esirger. Yeryüzündekilere karsi merhametli davraniniz ki, gökte olan da sizi esirgesin.\"

Yine Peygamber\'imiz (S.A.S.) söyle buyuruyor:

\"Baskalarina karsi merhametli davranmayanlar, esirgenmez. Baskalarinin kusurlarini bagislamayanlarin günahlari afvedilmez.\"

Mâlik lbni Enes\'den (R.A.) rivayet edildigine göre, Peygamrber\'imiz (S.A.S.) söyle buyuruyor:

\"Yâ Enes, su dört sey müslümanlarin senin üzerindeki haklarindandir:

1) Iyilerini destekleyeceksin. 2)

Günahkârlari için Allah (C.C)\'dan afv dileyeceksin.

3) Hastalarini ziyaret edeceksin.

4) Tevbekarlarina sev´gi göstereceksin.»

Bildirildigine göre. bir gün Hz. Mûsâ (A.S.) Allah (C.C)\'a. «Yâ Rabb\'i! Beni ne yüzden kendine safi yaptin?» diye sorar. Ulu Allah (C.C) da «Yaratiklarima karsi merhametli davrandigin için» diye cevcp verir.

Anlatildigina göre, sahabilerden Ebu\'d - Derda (R.A.) çocuklarin arkasindan gider ve yakaladiktan serçeleri onlardan satin atarak «Haydi gidin» diyerek saliverirdi.

Peygamber\'imiz (S.A.S.) söyle buyuruyor:

\"Birbirlerine merhametli davranmakta, sevismekte ve aralarinda
yakin münasebetler yürütmekte mü\'minler, bir yeri sancidigi zaman geriye kalan kisminin atesi çikan ve uykusu kaçan canli bir vücûd gibidir.\"

Büyük bir kitlik yilinda. Israilogullarindan bir abid, yoida yürürken bir kum yiginina rastlar, o anda içinden «Keski, su kum yigini un olsaydi da Israiiogullarinin karnini doyursaydim» diye geçirir. Bunun üzerine yüce Allah (C.C), Israilogullarin o günkü peygamberine bildirir ki:
falana söyle «O kum yigini un olsaydi da halkin karnini doyursaydin elde edecegin sevabi ulu Allah (C.C) senin amel defterine yazmistir.»

Nitekim Peygamber\'imiz (S.A.S.) söyîe buyuruyor:

\"Mü\'minin niyyeti; emelinden daha hayirlidir.\"

Hikâye ederler ki: Hz. Isâ (A.S.) bir gün yolda IbLis ile karsilasir, bir elinde bal, digerinde kül vardir. Hz. isâ (A.S.) ona «Ey Allah (C.C)\'in düsmani, bu bal ile külü ne yapacaksin?» diye sorar. Iblis söyle cevap verir: «Bali dedikoducularin agzina çaliyorum ki, hic dilleri takilmadan dedikodunun doruguna ulassinlar. Külü ise baskalari onlara hor gözle baksin diye yetimlerin yüzlerine serpiyorum.\"

Nitekim Peygamber\'imiz (S.A.S.) söyîe buyuruyor:

\"Yetim, tokatlandigi zaman aglayinca onun sesindir. «Rahmân\'in
Arsi» sarsilir ve ulu Allah (C.C) meleklerine söyle buyurur: «Ey meleklerim!
Ana - babasini toprak altinda gizledigim su yavruyu kim aglatiyor?\"

Yine Peygamber\'imiz (S.AS.) söyie buyuruyor:

\"Kim bir yetimi yedirir, içirir, barindirirsa: ulu Allah (C.C) onu kesinlikle
Cennete koyar.\"

«Ravzat\'ül - Ulema» adli eserde bildirildigine göre:

Hz.Ibrahim (A.S.) yemek yiyecegi zaman bir mil yürüyerek, birlikte yiyecegi birini arardi.

Bir gün Hz. Ali (kerramelîahu vechehu) aglamis. «Niye agliyorsun?» diye sorarlar, O söyle cevap verir; «Yedi gündür evime misafir gelmiyor, ulu Allah (C.C) beni gözden düsürdü diye korkuyorum.»

Peygamberimiz (S.A.S.) buyuruyor ki:

\"Yalnizca Allah (C.C) Rizasini dileyerek, kim bir acin karnini doyurursa Cennete girmesi kuvvetle umulur. Buna karsilik, kim bir aca yemek vermekten kaçinirsa, ulu Allah (C.C) da Kiyamet günü, onu faziletlerinden mahrum tutar ve cehennem azabina çarptirir.»

Peygamber\'imiz (S.A.S.) buyuruyor ki:

\"Cömert, Allah (C.C)\'a, Cennete ve insanlara yakin. Cehenneme uzaktir. Buna karsilik cimri ise Allah (C.C)\'a, Cennete ve insanlara uzak, Cehenneme yakindir.\"

Yine Peygamber\'imiz (S.A.S.) söyle buyuruyor:

\"Câhil, fakat cömert bir mümin: Allah (C.C) katinda ibadete devamli fakat cimri bir mü\'minden daha sevimlidir.\"

Yine Peygamber\'imiz (S.A.S.) söyle buyurur:

\"Kiyamet Günü su dört kimse hesaplasmasiz olarak Cennet\'e girer:

1 ? ilmi ile amel eden âlim.

2 ? Hacca varip döndükten sonra ölünceye kadar onun bununla didismeyen ve günah islemekten titizlikle kaçinan kimse.

3 ? Isiâmiyetin nüfuzunu artirmak için savas alaninda can veren sehid.

4 ? Helâl yollardan kazandigi maldan, gösterise kapilmaksizin Allah (C.C) yolunda bagista bulunan cömert kimse.

Bu dört kimse Kiyamet günü «Sen mi daha önce gireceksin, yoksa ben mi? diye Cennet kapisinda tartisacaklardir.\"

Ibni Abbas\'dan (R.A.) rivayet edildigine göre, Peygamber (S.A.V)\'imiz söyle buyuruyor:

\"Ulu Allah (C.C)\'in öyle kullari vardir ki, halka fayda versinler diye, Allah (C.C) onlarin eline varlik verir. Bu kimseler halki ni\'metlendirmekten kaçindiklari takdirde, Allah (C.C) ellerindeki varligi alarak, baskalarina verir.\"

Yine Peygamber\'imiz (S.A.S.) söyle buyuruyor:

\"Cömertlik, dallaRI yeryüzüne sarkmIs bir Cennet agacidir, bu dallardan birine tutunan kimse, onun rehberliginde Cennet\'e varir.\"

Sahâbîlerden Câbir (R.A.) den rivayet edildigine göre, Peygamber\'imize (S.A.S.) «En faziletli amel hangisidir?» diye sorarlar. Peygamber (S.A.V)\'imiz: «Sabir ve câmertlik» diye cevap verir.

Mikdam Ibni Süreyh (rahimehullah) bildiriyor, o babasindan, babasi da dedesinden duymus, dedesi demis ki: \"Ben Peygamber (S.A.V)\'imize\" «Yâ Rasûlallah! Bana Cennet\'e girmeme vesile olacak bir emel söyle» dedim. Peygamber (S.A.V)´imiz bana söyle cevap verdi; \"Yemek yedirmek, selâm vermek ve tatli dilli olmak afva ugramayi icâb ettirir...\"

Kaynak

Kalplerin Keşfi

imam Gazali
Emr-i Bi'l-Ma'rûf ve Nehy-i Ani'l-Munker

Enes Bin Malik\'den rivayet edildigine göre Peygamber\'imiz (S.A.S.) buyuruyor ki:

\"Benîm üzerime bir kere selât-ü selâm getirenin nefsinden ulu, Allah (C.C) beyaz bir bulut yaratir. Allah (C.C) buluta rahmet denizinden su yüklenmesini emreder, o da yüklenir. Sonra Allah (C.C) buluta yagmasini emreder, o da yagar. Yere düsen her damladan Allah (C.C) altin, daglara düsen her damladan gümüs yaratir. Kafirin üzerine düsen her damladan da Allah (C.C) onlara iman nasip eder.\"

Ulu Allah (C.C.) buyuruyor ki:

\"Siz insanlarin iyiligi için ortaya çikarilmis, en hayirli bir ümmetsiniz, iyiligi emreder ve kötülükten alikorsunuz. Allah\'a da inanirsiniz.\"
(Al-i imran - 110)

Kelbi (rehimehullahu} der ki: bu âyet-i kerime bu ümmetin diger ümmetlere karsi üstünlük durumunu açiklamaktadir. Bu âyet-i celile gösterir ki, bu islâm ümmeti kayitsiz sartsiz bütün ümmetlerin en hayirlisidir.

Bu üstünlük ilk müslüman halkasi ile son müslüman halkasi arasinda, diger ümmetler karsisinda ortaktir ama halkalar arasinda ayri derece farki vardir. Nitekim sahabelerin ümmetin geri kalanindan üstün oldugu hakkinda hadîsler vardir.

Âyeî-i kerimede geçen «insanlar «için çikarilmis» ifadesi insanlarin iyilik ve yarari için bütün yüz yillarda meydana getirilmis, temayüz edip taninmis demektir.

Yine âyet-i kerimedeki «iyiligi emreder, kötülükten alakor ve Allah\'a inanirsiniz» ifadesi, yeni cümledir. Bu cümle ümmetin üstünlük sebeplerini açiklamaktadir. Bu ifadeler, ayni zamanda bu ümmetin belirtilen sifatlari tasidigi müddetçe ve gösterilen yolda ilerledigi sürece ancak diger ümmetlerden üstün olacagini, buna göre iyiligi emrederek kötülükten alakoyma meziyetini yitirdikleri zaman üstünlüklerini de kaybedeceklerini açiklamaktadir.

Demek ki bu ümmetin mensuplari, iyiligi emrederek kötülükten alikoyduklari ve müslüman olsunlar diye kâfirler ite savastiklari için Allah (C.C) onlari insanlara yararlilikta en üstün kilmistir.

\"Insanlarin en hayirlilari, insanlara yararli olanlar, buna karsilik insanlarin en kötuleri onlara zarari dokunanlardir.\"

Âyet-i kerimedeki «Allah (C.C)\'a inanmiz» ifadesi. Allah (C.C)\'in birligini tasdik edersiniz, bu inançta sebat edersiniz ve Hz. Muhammed (S.A.V)\'in Allah (C.C)\'in elçisi oldugunu kabul edersiniz demektir.

Çünkü Hz. Muhammed (S.A.V)\'in elçiligini inkâr edenler. Allah (C.C)\'a iman etmis sayilmaz. Zira böyleleri Peygamberimizin (S.A.S.) Allah (C.C) katindan getirdigi mucize âyetleri kendi uydurmasi zannederler.

Peygamberimizin (S.A.S.) buyuruyor ki:

\"içimizden biri bir egrilik gördügü zaman onu eli ile degistirsin, eger gücü yetmiyorsa dili ile degistirsin, buna da gücü yetmiyorsa kalbi île degistirsin ki, bu imanin en zayif sekilde tezahürüdür.\"

Bazi âlimler bu hadis ile ilgili olarak derler ki: elle degistirmek idarecilerin, sözle degistirmek âlimlerin ve kalble degistirmek de bütün müslümanlarin görevidir.

Fakat bir kisim âlimler de egriligi degistirebilmek herkesin egriligi degistirmekle yükümlü oldugunu ileri sürerek ilk görüsteki vazife bölümüne karsi çikarlar.

Nitekim ulu Allah (C.C.) buyuruyor ki:

\"Ey \"Iyilik ve takvada biribîrinizi destekleyiniz, kötülük ve azginlikta degil» (Maide - 2).

«Iyilikte yardimlasmak» iyilik islemeyi tesvik etmek, ona verdiren yarali yollari açmak. kötülük ve azginlik yollarini mümkün oldugu kedar kapatmakla otur.

Peygamberimiz (S.A.S.) diger bir hadisde buyuruyor ki:

\"Kim bir bid\'at sahibini önterse Allah (C.C) onun kalbini güven ve iman ile doldurur. Kim bir bid\'at sahibine karsi çikarsa Allah (C.C) onu en korkulu günde (Kiyamet gününde) emniyete çikarir. Iyiligi emrederek kötülükten alakoyanlar. Allah (C.C)\'in yeryüzündeki halifeleri, O\'nun kitabinin sözcüleri ve Resul\'ünün temsilcileridir.\"

Hüzeyfe (RA) dan rivayet edildigine göre söyle demistir: \"Insanlara öyîe bir gün gelecektir ki onlarin nazarinda bir ates lesi iyiligi emrederek kötülükten alakoyan bir müminden daha mekbul olacaktir.\"

Hz. Musa (A.S.) ulu Allah (C.C)\'a «mümin kardesi için dua eden, ona iyiligi emrederek kötülükten uzak durmasini söyleyen kimsenin mükâfati nedir, ya Rabb\'i!» diye sordu.

Ulu Allah (C.C) Hz. Musa (A.S)\'ya söy\'e cevap verdi. «her kelimesine karsilik ona bir yillik ibadet yazarim ve onu cehennem azabina çarptirmaktan heya ederim.»

Kutsi bîr hadisde ulu Allah (C.C.) söyle buyuruyor:

? \"Ey ademoglu! Tevbe etmeyi erteleyen, bos kuruntular pesinde kosarek Âhirete amelsiz gelen kimselerden olma. Böyleleri ibadet edenler gibi konustugu halde münafiklarin yaptigi hareketleri yaparlar. Kendilerine verilen ile gözleri doymaz, yokluga karsi sabirsizdirlar. Salihleri severler, fakat onlarden degildirler, münafiklardan sözce nefret ederler, fakat onlardandirlar.
Iyiligi emrederler, faket kendileri yapmazlar, kötülükten baskalarini alikoymaya çalisirlar, fakat kendileri kötülük islemekten geri durmazlar.\"

Hz. Ali (keremellahu vechehu) diyor ki: Peygamberimizin (S.A.S.) söyle dedigini duydum:

\"Âhir zamanda öyle düsük çeneli kisa akilli kimseler türeyecektir ki, söyleyecekleri yararli iyi sözler girtlaklarini asmayacak (kalblerine islemeyecektir) Okun av hayvanini delik-desîk etmesi gibi bu kimseler de dini delik-desik edeceklerdir.\"

Peygamber\'imiz (S.A.S.) buyuruyor ki:

\"Gök yüzüne çikarildigim gece dudaklari atesten makaslar ile kesilen bir takim erkekler gördüm. «Ya Cebrail, bunlar kimdir?» diye sordum.

Cebrail bana dedi ki. «bunlar ümmetinin baskalarina iyiligi emreden ve fakat kendilerini unutan hatipleridir.»

Nitekim ulu Allah (C.C) böyleleri hakkinda söyle buyurur:

\"Insanlara iyiligi emredip kendinizi unutuyor musunuz? Oysa ki, kitabi okuyan da sizsiniz. Aklinizi basiniza toplamayacak misiniz?\"
(Bakara Süresi, 44).

Yani Allah (C.C)\'in kitabini okudugunuz halde onun prensiplerine göre uygun hareket etmiyorsunuz. Bu adamlar baskalarina sadaka vermeyi emrettikleri halde kendileri vermezlerdi. Demek ki, müminlerin müminlere iyiligi emredip kötülükten alakoymaya çalisirken kendilerini unutmamalari gerekir.

Nitekim ulu Allah (C.C) söyle buyuruyor:

\"Mümin erkekler ile mümin kadinlar, birbirlerinin velileridir. Iyiligi emredip kötülükten alikorlar, namazi dosdogru kilarlar, zekâti verirler, Allah\'a ve O\'nun Resul\'üne itaat ederler. Iste bunlar yok mu? Allah onlari esirgeyecektir. Hiç süphesiz, Allah Aziz ve Hâkimdir.\"
(Tevbe - 7)

Âyet-i kerimede görüldügü gibi ulu Allah (C.C) müminleri iyiligi emrettikleri için övmektedir. Açiktir ki, iyiligi emretme ve kötülükten alakoyma görevinden kaçinanlar, âyet-i kerimede övülen müminlerin disinda kalirlar.

Öte yandan ulu Allah (C.C), bir takim kavimleri iyiligi emredip kötülükten alakoymaktan kaçindiklari için kinamaktadir.

Ulu Allah (C.C.) söyle buyuruyor:

\"Onlar, yaptiklari kötülükden alakoymazlardi. Ne kadar fena bir is yapiyorlardi!\" (Maide - 79)

Ebû derdadan rivayet edildigine göre Peygamberimiz (S.A.S.) söyle buyurmustur:

\"Ya îyiligi emreder ve kötülükten alakorsunuz veya ulu Allah (C.C) basiniza öyle zalim bir idareci musallat eder ki, ne büyügünüze hürmet eder ve ne de küçügünüze acir,
içinizdeki iyilerin edecegi dualar kabul olunmaz. Allah (C.C)\'dan yardım dîlerler, fakat yardım gelmez, günahtan affedilsin diye yalvarirlar, fakat affolunmaz. \"

Hz. Ayse\'den (R. Anha) Rivayet edildigine göre Peygamber\'imiz (S.A.S.) söyle buyuruyor:

\"Ulu Allah (C.C), halkinin onsekiz bin kisisi, peygamberler gibi amel isleyen bîr kasabayi toplu cezaya carptirmistir»

Sahabîler «Nasil olur, ya Resulallah» diye sordular.

Peygamber\'imiz buyurdu ki:

«bu iyi amel isleyen kimseler Allah (C.C) için öfkelenmezler, iyiligi emredip kötülükten alakoymaya çalismazlardi.\"

Ebu Zerr\'ül- Gifarî\'den (R.A.) rivayet edildigine göre Hz. Ebu Bekr es-Siddik (R.A.) Peygamber (S.A.V)\'imize: «müsrikler ile savasmanin disinda bir cihad sekli var midir, ya Resulallah?» diye sordu.

Peygamber (S.A.S.)\'imiz ona söyle cevap verdi: «evet, var ya Ebu Bekr, ulu Allah (C.C)\'in sehidlerden üstün dereceli öyle mücahidleri var ki, bunlar sagdirlar, herkes gîbi yerter. içerler ve halkin arasinda gezinirler, ulu Allah (C.C) onlarla gökteki meleklere karsi övünür. Ümmü Seleme Allah (C.C)\'in resul\'ü için nasil süslenirse cennet de onlar için öyle süslenip hazirlanir.»

Hz. Ebu Bekr «ya Resulallah, kimdir bunlar?» diye sordu.

Peygamber\'imiz (S.A.S.) söyle buyurdu:

«bunlar iyiligi emredip kötülügü menedenler, Allah (C.C) için sevip Allah (C.C) adina öfkelenenlerdir.»

Peygamber (S.A.V)\'imiz sözlerine söyle devam etti:

«nefsimi kudret eli altinda tutan Allah (C.C)\'a yemin ederim ki, bu kimselerin cennetteki köskleri, sehidlerinkilerden daha yüksekte olacaktir. Su kösklerin her birinde kimi yakut ve kimi yesil zümrütten olmak üzere ücyüz kapi bulunacaktir. Her kapinin önünde nur parlayacaktir.
Bu kimseler her biri, sirf esinin gözleri içine bakan iri gözlü üçyüz bin huri ile evlenecektir. Adam bunlardan birine baksa «iyiligi emredip kötülükten alakoymaya çalistigin falan günü hatirltyor musun» diyecek, öbürüne dönse «iyiligi emrederek kötülükten alakoydugun falan
yeri hatirladin mi» diye ona iltifat edecektir.»

Haberde bildirildigine göre ulu Allah (C.C.) Hz. Musa\'ya (A.S.) «ey Musa, sirf benim için isledigin hic bir amel var mi?» diye sorar.

Hz. Musa da cevap olarak «Allah\'im! Senin için namaz kildim, oruç tuttum, sadaka verdim, secde ettim. Sana hamd ettim, kitabîni okudum, senin adini andim» der.

Ulu Allah (C.C) buyurur ki: «ya Musa! Namaz senin kilavuzundur, oruç sana kalkandir, verdigin sadaka üzerine gölge olacaktir, secdedeki tesbih senin için cennette agaç olacaktir. Kitabimi okuman sana kösk ve huri saglayacaktir, benim adimi anman da senin isigin olacaktir. Sirf benim için hangi ameli isledin?»

Bunun üzerine Hz. Musa (A.S) «ya Rabb\'i! Sirf senin için olacak bir amel bana bildir ki, onu isleyeyim» der. Ulu Allah (C.C), Hz. Musa\'ya: «ey Musa!, Benim için hiç bir dost edindin mi?, yine benim adima hiç kimseyi düsman bildin mi?» diye buyurur.

Bunun üzerine Hz. Musa (A.S) anlar ki, Allah (C.C) katinda en sevimli amel, O\'nun için sevmek ve O\'nun namina düsmanlarindan nefret etmektir.

Ubeyde Ibni Cerrah (R.A.) der ki. «Peygamber\'imize (S.A.S.) bir gün «Allah (C.C) katinda en degerli sehid kimdir?» diye sordum.

Bana söyle cevap verdi:

«Allah (C.C) katinda sehidterin en yüksek derecelisi, zalim bir valinin karsisina dikilerek iyiligi emredip kötülükten alakoymaya çalisirken öldürülen kimsedir.
Zalim vali onu öldürtmedigi takdirde ne kadar yasarsa yasasin artik onun defterine günah yazilmaz.»

Hasan El-Basrî\'den (rehimehullahu) rivayet edildigine göre Peygamber\'imiz (S.A.S.) söyle buyuruyor:

\"Ümmetimin en yüksek dereceli sehidi, zalim bir devlet baskaninin karsisina dikilerek iyiligi emredip kötülükten sakinmasini ona hatirlatan ve bu yüzden öldürülen kimsedir. Böyle bir sehidin cennetteki yeri. Hamza île Cafer\'in arasidir.\"

Ulu Allah (C.C) Hz. Yusa Ibni Nun\'a (A.S.) vahyetti ki: \"Senin kavminden altmis bin kötü ile birlikte kirk bin iyi kimseyi helak edecegim.\"

Hz. Yusa (A.S) «ya Rabb\'i! Kötüler için bir diyecegim yok, fakat iyilerin helake ugrama sebebi, acaba nedir ki?» diye sordu.

Ulu Allah (C.C) buyurdu ki: «çünkü onlar kötülere karsi benim adima öfke duymadilar, aralarinda hiç bir sey yokmus gibi onlar ile birlikte yiyip içtiler.»

Hz. Enes (R.A.) der ki. «Peygamber (S.A.V)´imize «tümünü islemedikçe iyiligi emretmiyelim mi ve yine her turlusünden nefsimizi uzak tutmayi basaramadikça baskalarini kötülükten men etmiyelim mi» diye sorduk.

Bize «hayir, iyiligin tümünü islemiyorsaniz bile onu baskalarina emredin ve her türlü kötülükten uzak durmayi basaramiyorsaniz bile yine kötülükten menedin» diye cevap verdi.

Selefden bir zat ogullarina söyle vasiyyet etti:

«içinizden biri iyiligi emredip kötülükten alakoymak isterse nefsini sabirli olmaya hazirlasin ve Allah (C.C)\'in verecegi sevaba güvensin. Çünkü Allah (C.C)\'dan sevap gelecegine güvenen kimse karsilasacaga sikintilarin acisini duymaz.»

Kaynak

Kalplerin Keşfi

imam Gazali
Namazı, Huzur ve Huşu ile Tamamlamak

Ulu Allah (C.C.) buyuruyor ki:

\"Namazlarinda husu içinde olan mü\'minler kurtulusa ermislerdir.\"

Bilesin ki, dil âlimleri «husu» kelimesini «korkmak» ve «çekinmek» gibi kalb eylemlerinden sayar, bazilari da «sükûnet» , «öteye - beriye bakmamak» ve «oynamamak» gibi davranis eylemlerinden kabul eder.

Fikih âlimleri «husu» ´un namazin farzlarindan mi oldugu, yoksa faziletlerinden mi sayilmasi gerektigi hususunda anlasmazlik halindedirler, her iki görüsü de ileri sürenler vardir.

Birinci görüsü savunanlar su hadis ve âyete dayaniyorlar.

Peygamber\'imiz (S.A.S.) buyuruyor ki:

\"Kulun ancak akli tam yerinde iken kildigi namaz, namaz yerine geçer.\"

Ulu Allah (C.C.) buyuruyor ki:

\"14 \"Namazi beni hatirlamak için kil!\" (Tahâ, 14), ilk görusü savunanlara göre gaflet hali «zikir» ´ le. yani Allah (C.C)\'i hatirda tutma eylemi ile bagdasmaz, bu yüzden ulu Allah (C.C):

«Sakin gafillerden olma» diye buyurur. (Araf Sûresi - 205)

Beyhakî\'nin Muhammed Ibni Sirin (R.A.) dan rivayetine göre Muhammed Ibni Sirin söyle demistir:

«Haber aldim ki Peygamber\'imiz (S.A.S.) namaz kilarken gözlerini havaya kaldirdigi için bu âyet inmistir.»

Abdurrezzak\'in (R.A.) ayni konudaki rivayetinde bu âyet inince Peygamber (S.A.S.)\'imizin kendisine namazda husu içinde olmasini ve gözlerini secde yerinden ayirmamasini emrettigi ilâve edilmektedir.

Hakim ve Beyhaki\'nin birlikte Ebu Hureyre (R.A.) dan naklettiklerine göre Peygamber\'imiz (S.A.S.) namaz kildigi vakit gözlerini semaya dikerdi. Bunun üzerine kendisine yukardaki âyet inmis, o da hemen besini egmisti» .»

Hasan\'dan (R.A.) rivayet edildigine göre Peygamber\'imiz (S.A.S.) söyle buyuruyor:

\"Bes vakit namaz, bîrinizin evin önünden akan suyu çok bir nehir gibidir, her gün bes kere bu nehre girip yikanirsa üzerinde kir namina bir sey kalabilir mi?\"

Peygamber\'imiz (S.A.S.) demek istiyor ki: büyükleri disinda bütün günahtan, geride hic bir sey birakmamak üzere, bes vakit namaz giderir. Elbette ki bu durum, husu içinde ve kalb huzuru ile kilinan namaz için söz konusudur, böyie olmayan namaz da zaten sahibine reddedilir.

Peygamber\'imiz (S.A.S.) buyuruyor ki:

\"Dünyanin her seyi ile ikisini keserek iki rek\'at namaz kilan kimsenin geçmis bütün günahlari affedilir.\"

Yine Peygamber\'imiz (S.A.S.) söyle buyuruyor:

\"Namaz kilmak, hacca gitmek, Beytüllah\'i tavaf etmek ve diger usulü belirlenen ibadetler,
Allah (C.C)\'i hatirda tutmayi saglamak için emredilmistir. Hatirlanan hakkinda ki asil amaç ve hedef o\'dur, kalbinde saygi ve ürperme olunmayinca böyle bir hatirlamanin (zikrin) ne kiymeti vardir?»

Yine Peygamber\'imiz (S.A.S.) buyuruyor ki:

\"Kötü ve çirkin davranislardan sahibine alikoyamayan namaz kulun Allah (C.C)\'dan daha çok uzaklasmasina sebep olur.\"

Bekir Ibni Abdullah der ki:

«ey insanoglu! Allah (C.C)\'in huzuruna izinsiz girip kendisi ile tercümansiz konusmak istersen bunu yapabilirsin.»

Kendisine «bu nasil olabilir?» diye sorarlar.

Bekr Ibni Abdullah söyle cevap verir:

«iyicene bir abdest alirsin, ve namaz yerine gidersin. Iste o anda Allah (C.C)\'in huzuruna izinsiz girmis, tercümansiz O\'nunla konusmus olursun.»

Hz. Ayse (R. Anha) diyor ki:

«Rasulullah (S.A.V) ile karsilikli konusurduk. (O bize bir sey der, biz de O\'na karsiliginda bir sey söylerdik.) Fakat namaz vakti girince Allah (C.C)\'in azameti ile öylesine mesgul olurdu ki, sanki ne O bizi tanir ve ne de biz O\'nu tanir olurduk.»

Peygamber\'imiz (S.A.S.) buyuruyor ki:

\"Allah (C.C), kulun kalbi ile bedenini birlikte hazirlayarak kilmadigi namazin tarafina bakmaz.\"

Allah (C.C)\'in dostu Hz.ibrahim (A.S.) namaza durdugu zaman iki mil uzaktan kalbinin atisi duyulurdu.

Said ül-Tenuhî (rehimehullahu) namaz kilarken yanagindan sakalina süzülen göz yaslari dinmezdi.

Peygamber\'imiz (S.A.S.) adamin birini namazda sakali ile oynerken gördü ve «eger bu adamin kalbi Allah (C.C) korkusu tasisa azalari da tasirdi» diye buyurdu.

Anlatildigina göre Hz. Ali (kerremellahu vechehu) namaz vakti girince titremeye boslar, rengi atardi. «Ne oluyor sana ya emirülmüminin?» dediklerinde «göklere yere ve daglara arzedilince ürkerek yüklenmekten çekindikleri halde benim üzerime aldigim emânetin vakti geldi» diye cevap verirdi.

Rivayete göre Ali Ibni Hüseyin (rehimehullahu) abdest alirken rengi sararirdi, yakinlari ona «abdest alirken sana niye böyle oluyor» sorarlar. O da su cevabi verirdi: «kimin karsisina dikilmek istedigimi biliyor musunuz?»

Rivayete göre Hatem ül-Asam\'a (R.A.) namazi nasil kildigi hakkinda soru soruldu, o da söyle cevap verdi:

«Namaz vakti girince güzelcene abdest alir, namaz kilacagim yere varirim, ezalarim yerine, otursun diye önce bir müddet otururum. Sonra kalkar, kaslarimin arasinda Kabe, ayaklanrimin altinda Sirat köprüsü, sagimda cennet, solumda cehennem. arkamda ölüm melegi olan Azrail vnrmis gibi farzederek ve kilacagim son namazmis gibi kabul ederek korku ve ümid arasi bir ruh hali içinde usulüne uygun bir tekbir alarak namaza dururum.
Düzenli bir sekilde «Fatiha» ve «zammisure» okurum, tevazu içinde rukua vararak husu içinde secdeye kapanirim. Sonra sol ayagimin disini yere, sag ayagimi bas parmak üzere dikerek bagdas kurar, otururum. Bu yaptiklarima ihlas halini katarim. Sonunds «kildigim namaz acaba kabul oidu mu, yoksa olmadimi bilemem.

Ibni Abbas (R. Anhuma) der kî:

«tefekkür hali içinde kilinan ne uzun ne kisa (orta) iki rek\'atlik namaz, basibos bir kalb ile kilinan bir gecelik namazdan daha hayirlidir.»

Peygamber\'imiz (S.A.S.) buyuruyor ki:

\"Ahir zamanda ümmetimden öyleleri gelecek ki, camilere varacak, halka kurup oturacaklar. Dillerinden dünya ve dünya sevgisi düsmeyecektir. Öyleleri ile oturup kalkmayin, Allah (C.C)´´in onlara hic bir haceti yoktur.»

Hasan El Basri\'den (R.A.) rivayet edildigine göre:

«Peygamber (S.A.V)\'imiz
(S.A.S.) bir gün «size insanlar arasinda en çirkin hirsiz kimdir, haber vereyim mi» diye buyurdu.

Orada bulunanlar «kimdir ya Resulullah?» diye sordular.

Peygamber (S.A.V) \'imiz «Namazindan çalandir» diye cevap verdi.

Oradakiler «namazindan çalmasi nasil olur?» diye sordular.

Peygamber (S.A.V)\'imiz namazin ruküunu ve secdesini eksik - eksik yaparak» cevabini verdi.

Peygamber\'imiz (S.A.S.) buyuruyor ki:

\"Kiyamet günü kul, ilk önce namazdan hesaba çekilecektir. Namazdan yana bir eksigi çikmadigi takdirde hesaplasmasi kolay geçer. Fakat eger namazdan yana bir eksigi çikarsa ulu Allah (C.C) meleklerine «bu kulumun nafile ibadetleri varsa ondan borca kalmis farzlari yerine koyun» diy« buyurur.»

Peygamber\'imiz (S.A.S.) buyuruyor ki:

\"Bir kula verilebilecek en hayirli hediye iki rek\'at namaz kilsin diye kendisine izin vermektir.\"

Namaza duracagi zaman Hz. Ömer\'in (R.A.) bögürleri titrer ve disleri takirdardi. Bu halin sebebi kendisine sorulunca «emaneti yerine getirmenin ve farz borcunu ödemenin vakti geldi, bilmem ki, onu nasil yerine getirecegim?»

Anlatildgtna göre Half Ibni Eyyüb (R.A) bir gün namazda iken bir yerinden ari sokar. Sokulan yer (konar, fakat half hiç bir sey duymaz.)

Bu sirada Ibni Said çikagelir. Half\'e üzerinden kan geldigini bildirir de o da elbisesini yikar. Ona sorarlar, «nasil oluyor, ari seni sokuyor, vücudunu kanatiyor da sen hiç bir sey duymuyorsun?»

O da su cevabi verir. «Melik ül-Cebbar olan Allah (C.C)\'in huzurunda duran, basindan Azrail dikilen, solunda cehennem ve ayaklarinin altinda Sirat köprüsü bulunan kimse böyle bir seyi nasit duyabilir?»

Amr Ibni Zerrin (rehimehullahu) eli kanser olmus, kendisi ibadet ve takvada hayli yüksek dereceye varmis bir zat idi, doktorlar «elini mutlaka kesmemiz gerekiyor» dediler. O da «öyle ise kesin» dedi. Doktorlar «seni ipler ile baglamadan kesemeyiz» dediler.
Bunun üzerine «beni baglamanizi istemiyorum, namaza durdugum zaman kesiniz» dedi. Nitekim namaza durunca elini kestiler, o ise hiç bir sey duymadi bile.

Kaynak

Kalplerin Keşfi

imam Gazali
Mehmed Sofuoğlu Kimdir? Biyografisi

Hadis ve tefsir bilgini (D. 1923, Nazilli / Aydın - Ö. 1987, İstanbul). Kur’ân-ı Kerim okumayı beş-altı yaşlarında iken babası Ali Molla’dan öğrendi. İlk ve ortaokulu Nazilli’de bitirdi. Ortaokulda öğrenci iken babası vefat (1940) etti. Çocukluğu sıkıntılar içinde geçti. 1947 yılında Afyon Lisesinden mezun olunca özel olarak Kur’an ve Arapça dersleri almaya devam etti. Nazilli hocalarından Arif Efendi’den emsile (Arapça dilbilgisi), Tavaslı Tahir Efendi’den avâmil (İslâm hukuku) ve izhar (açıklama, yorum) okudu. Şubat 1948’de askere gitti ve askerliğini Zara’da (Sivas) 36. Piyade Alayında yedek subay olarak yaptı. Askerden döndükten sonra girdiği (1949) Ankara Üniversitesinde İlâhiyat Fakültesini 1953’te bitirdi ve İstanbul İmam Hatip Okuluna meslek dersleri öğretmeni olarak atandı.

İstanbul’da Mehmed Akif’in yakın arkadaşı olan Hasan Basri Çantay’dan Arap edebiyatı ve tercüme dersleri aldı. 1956-58 yıllarında Millî Eğitim Bakanlığı tarafından Irak’a gönderildi. Orada resmî olarak Külliyetü’1-Adâb ve’l-Ulûm’daki Arapça derslerine, özel olarak da el-Medresetü’l-Mercâniyye ile Seyyid Sultan Ali medreselerinde Muhammed Fuâd el’Alûsî’nin derslerine devam ederek Sahîh-i Müslim’i okudu. Bu arada diğer hadîs külliyâtını da inceledi. 1961 yılında İstanbul Yüksek İslâm Enstitüsünde tefsir dersi öğretim üyesi oldu. 1983 yılında emekliye ayrıldı.

Tefsir ve hadis alanlarında önemli eserler hazırladı. Makaleleri İstanbul Yüksek İslâm Enstitüsü (1964), Tohum (1972) ve Diyanet (1973) dergilerinde yayımlandı. İbn-i Kesir Tefsiri ve Sahih-i Buhari çevirileriyle tanındı.

ESERLERİ:

Kur’ân’ın Faziletleri (1978), El-Fevzu’l-Kebîr fi Usûli’t-Tefsir (İbn-i Kesir tefsirinden aynı adla çevirisi, 1980), Tefsire Giriş (1981), Sahih-i Buhari ve Tercümesi (17 cilt, 1998), Sahih-i Müslim ve Tercümesi (8 cilt, 1999).

Ayrıca, Arapçadan başka çevirileri ve ders kitapları vardır.

KAYNAK:

İhsan Işık / Resimli ve Metin Örnekli Türkiye Edebiyatçılar ve Kültür Adamları Ansiklopedisi (2. bas., 2009).

RAŞiT TUNCA

BAŞAĞAÇLI RAŞiT TUNCA
Raşit Tunca

FORUMUMUZDA
Dini Bilgiler...
Kültürel Bilgiler...
PNG&JPG&GiF Resimler...
Biyografiler...
Tasavvufi Vaaz Sohbetler...
Peygamberler Tarihi...
Siyeri Nebi
PSP&PSD Grafik

BOARD KISAYOLLARI

ALLAH

Allah



BAYRAK

TC.Bayrak



WEB-TUNCA


Radyo Karoglan

Foruma Misafir Olarak Gir


Forumda Neler Var


Karoglan-Raşit Tunca - Dini - islami - Dini Resim - FIKIH - Kuran - Sünnet - Tasavvuf - BAYRAK - Milli - Eğlence - PNG - JPEG - GIF - WebButtons - Vaaz - Sohbet - Siyeri Nebi - Evliyalar - Güzel Sözler - Atatürk - Karoglan Hoca - Dini Bilgi - Radyo index - Sanal Dergi




GALATASARAY

G A L A T A S A R A Y


FENERBAHÇE


F E N E R B A H C E


BEŞiKTAŞ

B E Ş i K T A Ş


TRABZONSPOR

T R A B Z O N S P O R


MiLLi TAKIM

M i L L i T A K I M


ETKiNLiKLERiMiZ


“Peygamberimiz Buyurdular ki Birbirinize Temiz ağız ile Dua edin. Bizde Sayfamızı ziyaret edenlerin ve bu bölümü ziyaret edenlerin kendilerinin Ruhaniyetine, geçmişlerinin Ruhuna Yasin Okuyup hediye ediyoruz Tıkla, ya sende oku yada okunmuş Yasinlerden Nasibini Al”
(Raşit Tunca)



MEVLANA'DAN

“ Kula Bela Gelmez Hak Yazmadıkca, Hak Bela Yazmaz Kul Azmadıkca, Hak intikamını, Kulunun Eliyle Alır da, Bilmiyenler Kul Yaptı Sanır."
(Hz. Mevlana)