Haceli Board

Full Version: KAÇ KAR TANESİ LAZIM AYIPLARIMIZI ÖRTMEYE?
You're currently viewing a stripped down version of our content. View the full version with proper formatting.
KAÇ KAR TANESİ LAZIM AYIPLARIMIZI ÖRTMEYE?

Kar, Allah’ın es-Settar sıfatının tecellisidir. Gökten düşen her kar tanesi bizim kirlettiğimiz ne varsa üzerini örtüp saklar âdeta. Tıpkı dünyada başkasının ayıbını örtenin kıyamet gününde ayıplarının örtülmesi gibi.
Bazen sadece saflığı hatırlatır. Ona bakarak kalbimizin aslında ne kadar kirlendiğini fark ederiz. Ondaki beyazlığı ararız yüzlerde, gönüllerde. Bir toz zerresinin bile görüldüğü o beyazlıktan bize kalan, çocukluğumuzun masumiyetinden başka bir şey değildir.
Onu özlediğimiz günler de olur. Günlerce, aylarca yolunu gözlediğimiz ancak meşakkatli günleri de beraberinde getiren sevgilidir. Misafirliği kısa sürsün isteriz, çok kalırsa kendisini dona çeker, yüreği buz kesilir. Zamansız açan çiçekler, kışın ortasında güneşe yüzünü dönmüş biçareye dönerler. Bilmezler, kimse uğramaz kışın o diyarlara. Bir vakit bekleyip derdini toprağa gömmeyi öğrenirler. Sonrası ayrılık…
Kar, yolları öyle ayırır ki geçilmez kılar. Mühlet verir, o yerden kalkana kadar hesaptaki bütün işler bekler. Sabrı öğretir bize. Kar demek sabretmek demektir; sonu hicran mı vuslat mı belli olmayan bir imtihanı geçmektir.
Sonu hicran olduğunda o dondurucu kar, yüreğini öyle bir yakar ki… Giden gider sessizce. Bir yaprak daha kopar takvimden, bir gün daha işaretlenir kış mevsiminde. Her yıl, uğrayıp uğramayacağını bilemediğimiz o karı bekleriz. Onunla rahmet okuruz bizden önce emanetini teslim edenlere. Yorgan gibi üzerlerini örttüğü o canlarımızı ısıtsın diye dua ederiz. Bir zaman sonra alışırız yokluklarına, kar temizler izlerini bir bir. Yerlerini saklasa da gizliden gizliye biliriz kıyamete kadar emin olduklarını.
Kar, sarmalar her şeyi; unutturur acıları. Sessizliğiyle huzur verirken onca zaman gürültü çıkaran o derin acıları daha da derine gömer. Bir bakarsın, yorgun bir akşamın sonunda her şey silinip gitmiş.

Kaynak
Türk Diyanet Dergisi


Aliye USLU ÜSTTEN